Haber
2015-09-15 07:57:13
600 STK'dan Diyarbakır'da ortak bildiri

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 600 sivil toplum kuruluşu (STK) Diyarbakır’da bir araya gelerek, son günlerde şiddetini her geçen gün artıran terör olayları hakkında deklarasyon yayınladı.



 Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın da katıldığı basın açıklaması Dağ Kapı Meydanı’nda yapıldı. Türkçe ve Kürtçe yapılan açıklamanın ardından STK temsilcileri vatandaşlara karanfil dağıttı.




 

Yalçın: Teröre karşı yüreklerimizi birleştirelim

 

Kısa bir selamla konuşması yapan Genel Başkan Ali Yalçın, “Dayanışma ve kardeşlik için buradayız. Kardeşliğimizi hedef alan, huzurumuza pusu kuranlara karşı buradayız. Bereketli topraklarımızı bereketsizleştirmek için fitne ekenlere inat buradayız. İlim şehri, maneviyat şehri, kardeşlik şehri Diyarbakır’a selam olsun. İnancımız bir, davamız bir, tarihimiz bir, kıblemiz bir, hatıramız bir. Bu birliği hedef alanlara inat buradayız. Yüreğimizi birleştirecek, şiddete karşı çıkacak, Yeniden Büyük Türkiye idealimizi hep birlikte sağlayacağız. Her türlü teröre hayır. vesayete ve bürokratik oligarşiye hayır. Emperyalizme hayır. Irkçılığa hayır. Kardeşliğe, özgürlüğe ve huzura evet… Allah birliğimizi ve kardeşliğimizi bozmasın” dedi.



Çakırcı: PKK derhal silah bırakmalı

 

Dağ Kapı Meydanı’nda 600 STK adına açıklanan bildiriyi okuyan Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, “Silah hak arama yöntemi olamaz, var olan sorunları derinleştirmekten başka işe yaramaz. Barışın en temel şartı silahların susmasıdır. Barışın taçlandırılması için örgüt derhal silah bırakmalı, normalleşmenin önü açılmalı, korku ve baskıya neden olan dayatmalardan vazgeçmelidir. Kalıcı barış, PKK’nın hem şiddet dilini, hem şiddet aparatlarını hem de şiddet aracı olan silahı bırakmasıyla mümkündür” şeklinde konuştu.




 

Şimdi kardeşlik vakti

 

“Coğrafyamız yanıyor. Bölgemiz kan ağlıyor. Anaların ağıtları yürekleri dağlıyorYeter artık” diyen Çakırcı,  “Artık kardeşliğimizi sağlam bir zemine oturtmak zorundayız. O zemini hep birlikte Ümmet bilinciyle hareket ederek oluşturabiliriz. Sorunlarımızı hak ve adalet çerçevesinde ele alırsak çözüm üretebilir, akan kardeş kanını durdurabiliriz. Kandan beslenen, çatışma kültürünü geliştiren, aramızdaki bağı zayıflatan ve statükocu, tek tipleştirici zihniyetle mücadelenin yolu İslam kardeşliğidir. Yüreklerimizi dağlayan elim hadiselerin yaşandığı şu zorlu günlerde hepimize düşen, bir kez daha birbirimize sımsıkı kenetlenmektir” ifadelerini kullandı.



Silah hak arama yöntemi olamaz

 

Çakırcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Amacımız, hak ve adalet. Davamız, doğuştan gelen haklarımızı korumak, değerlerimize sahip çıkmak. Çabamız, ebedi kardeşlik. Silah, hak arama yöntemi olamaz, var olan sorunları derinleştirmekten başka işe yaramaz. Her türlü vesayet hiçbir derdimize çözüm üretmez, çare bekleyen dertlerimizi iyileştirmez. Bugün normalleşemiyorsak bunun ana nedeni şiddet ve vesayet arayışlarıdır. Her iki arayışın amacı da temel hak ve özgürlüklerimizi elimizden almak, kardeşlik hukukunu rafa kaldırmaktır. Bize düşen görev ise her şartta bize dayatılanı reddetmek, bütün farklılıklarımızı bir kenara koyarak ortak irademize sahip çıkmaktır.”

 

Barışın en temel şartının silahların susması olduğunu kaydeden Çakırcı, “Barışın taçlandırılması için örgüt derhal silah bırakmalı, normalleşmenin önü açılmalı, korku ve baskıya neden olan dayatmalardan vazgeçmelidir. Kalıcı barış, PKK’nın hem şiddet dilini hem şiddet aparatlarını hem de şiddet aracı olan silahı bırakmasıyla mümkündür” diye konuştu.

 


Sessiz devrimlere sahip çıkılmalı

 

Çözümün adresinin TBMM olduğunu vurgulayan Çakırcı, şunları söyledi: “Siyaset, tek tipçi, dışlayıcı anlamlar içeren çağrılardan vazgeçmeli, çözüm olarak sokağı değil TBMM’yi görmelidir. Sorun güvenlik bürokrasisine havale edilmeden çözüme kavuşturulmalıdır. Kardeşlik süreci ile elde edilen kazanımların heba edilmesine izin verilmemeli, vesayetçiler eliyle getirilen uygulamaların son bulduğu bir süreçte geçmişe özlem duyan yapıların tuzaklarına siyaset düşmemelidir. Süreç içerisinde gerçekleştirilen sessiz devrime sahip çıkılmalıdır. Devletin demokratik dönüşümü için atılan adımlardan vazgeçilmemeli, Özgürlükçü bir anayasanın yapımı için sorumluluk alınmalıdır. Ve siyaset; adalete, hukuka ve ahlaka dayalı değerleri kendine referans yapmalıdır. Siyaset fitne, kin ve yalandan uzak durmalı, illegal yapıların değil milletin sözcülüğüne soyunmalıdır. Yeni Türkiye’nin çok kültürlü toplumsal hayat, eşitlik ve her bireyin karar süreçlerinde aktif olarak yer alacağı zemin üzerine bina edilmesi zorunluluğu karşısında, Çözüm Süreci yeniden canlandırılmalı, Meclis’te temsil edilen siyasi partiler başta olmak üzere bütün siyasi partiler sürece destek sağlamalıdır. Çözüm paydaşlığı kitlesi genişletilmeli, sürece bölgedeki tüm değerlerin katkısı ve katılımı sağlanmalıdır.”

 

 

Özgürlük-güvenlik dengesine bağlı kalınmalı

 

Bölgede devletin koruyucu yüzüne ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Çakırcı, “Devlet, güvenlik-özgürlük dengesine bağlı kalmalı, sorunla yüzleşmekten çekinmemelidir. Devlet otoritesinin varlığı eski Türkiye’de olduğu gibi ‘ceberut’ bir kimlik olarak değil ‘özgürlüklere garantör bir tutum’ olarak ortaya konmalı ve bu amaçla özgürlüklerin devlet otoritesi kaynaklı ihlali sonucunu doğuracak uygulama ve düzenlemelerden de özenle kaçınılmalıdır. Çözüm İradesine ve Çözüm Sürecine yönelik millet desteğine devlet sahip çıkmalıdır. Süreç başladığı andan itibaren devlet bütünleştirici ve uzlaştırıcı yüzünü göstermiştir. Bugün ise devletin koruyucu yüzünü de göstermesi, bölge halkı üzerinden kurulmaya çalışılan illegal vesayete izin vermemesi gerekmektedir” dedi.


Hepimiz HZ. Adem’in çocuklarıyız


Kamuoyuna 600 STK adına sağduyu çağrısı da yapan Ramazan Çakırcı sözlerini şöyle tamamladı: “Millet, önce sağduyulu olmalıdır. Karşımızda bulunan mesele; siyasi, iktisadi, etnik ve hepsinden de önemlisi psikolojik yönleri olan karmaşık bir sorun alanıdır. Bu sorundan nemalananlar birliğimizi hedef almaktadır. Biz kararlı bir duruş sergileyip, sorunun çözümüne her şartta destek sunabilirsek, meseleyi demokratik bir ortama çeker kalıcı çareler üretebiliriz. Yaşanan acı, gözyaşı, ıstırap, şiddet ve çatışmaları sona erdirmek için tek ses, tek yürek olmalı, aramıza fitne tohumları ekmeye çalışanları deşifre edip, ortak değerlerimizi zaafa uğratanlara karşı ortak mücadele vermeliyiz. Hepimiz Hz. Adem’in çocuklarıyız. Hepimiz doğuştan gelen eşit haklara sahibiz. İnsanlar, renk, cinsiyet, dil, coğrafya, v.b. yönlerden bir ayrıma ve ayrımcılığa tabi tutulamazlar. Tutmaya çalışanlara karşı da direnmeliyiz. Her türlü provokasyona karşın kin, nefret ve düşmanlığı men etmeli, her koşulda hak, hukuk, adalet ve barışı öncelemeliyiz. Gün, farklılıklarımızı, zenginliğimiz bilme vakti. Gün, hukuken meşruiyeti bulunmayan oluşumları reddetme, değerlerimizi kuşanarak, doğuştan verilen haklarımızı savunma vakti. Gün, birlik ve beraberliğimizin harcı kardeşliğimize sahip çıkma vakti. Gün, aklı selim ve sükunetle hareket edip şiddetten uzak durmayı sağlama günü, etnik hınç ve öfkeyle toplumu kutuplaştırmadan uzak tutma günüdür.”





 Türkçe bildirinin ardından Kürtçe açıklama yapıldı. Kürtçe açıklamayı aktivist Mehmet Deniz yaptı. Açıklamaların ardından vatandaşlara STK temsilcileri tarafından karanfil dağıtıldı.

 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen