Haber
2012-02-28 06:29:37
Basörtülü Doktor Adayinin Yürek Burkan Hikâyesi Hatira Yarismamizin Birincisi Oldu

Egitim-Bir-Sen olarak bu yil düzenledigimiz, 'Ödenmis Bedeller Unutulmasin' konulu Mehmet Akif Inan Hatira Yarismasi’nin birincisi, Elazig Bilim ve Sanat Merkezi'nde rehber ögretmenligi yapan Dr. Esra Gülmez’in, 'Hayallerin Ardindan Bakmak' isimli ani oldu. Dinleyenlerin gözyaslarini tutamadigi ani, 12 Eylül döneminde basörtüsü yüzünden doktorluk hayalinden uzaklastirilan Hale'nin, darbeciler yüzünden o dönem yasadigi zorluklari ve simdi çektigi geçim sikintilarini anlatiyor.

HAYALI DOKTOR OLMAKTI

Hedefi her zaman birincilik olan Hale, gece gündüz demeden çalismasinin karsiligini hayallerini süsleyen Hacettepe Üniversitesi Tip Fakültesini kazanarak aldi. Doktor oldugunda önce annesine bir çamasir makinesi alacak ve onu elde çamasir yikama derdinden kurtaracakti, Babasina ise en iyisinden bir takim elbise. Adamcagiz onlari okutma derdinden yillardir kendine dogru dürüst hiçbir sey alamamisti, içinde her gün yenisi eklenen hayalleriyle Ankara'nin yolunu tuttu.

KÖSE BASINA NÖBETÇILER DIKILDI

Basörtüsü zulmünün kalesi olan Hacettepe Üniversitesi'nde 12 Eylül'ün ardindan, Hale için kara günler baslamisti. Basi kapali hiç kimse derslere girmemeliydi. Basi kapali girenler özellikle sözlü ve bazen de fiili tacize ugruyor, hemen siniftan çikariliyorlardi. Onlari yakalamak için her köse basina nöbetçiler dikilmisti. Okul binasina girmeden yakalanmalari için bütün önlemler alinmisti. Çaresiz bazilari baslarini açtilar, bazilari peruk taktilar, bazilari ise direnise devam ettiler. O da direnenlerdendi. BIR

HAFTA HAPIS HAYATI YASADI

 Basörtüsü yüzünden yurda giremeyen Hale, yurdun kapisinda saatlerce sogukta titreyerek bekledi. Bir firsatini bulup, içeri daldi. Bu defa da disari çikmasi sorun oldu. Zaten içinden de gelmiyordu. Gözü korkmustu. Her an birisi basörtüsüne saldiracak endisesiyle yasamak zihnini allak bullak etmisti. Bir hafta yurtta hapis hayati yasadi. Gündüz odalarin bosaltilmasi gereken saatte kütüphaneye saklaniyor, buldugu kuytu köselerde gün boyu uyukluyordu. Aksam gelen kizlar yiyecek bir seyler getirmisse yiyor, getirmemislerse yari aç yari tok günlerini geçirdi.

SINAVA VE DERSLERE ALINMADILAR

 Zira fakültede sinavlara alinmamalari yönünde karar alinmisti. Arkadaslari ile defalarca fakülteye gittiler ve kapidan kovuldular. Üniversitenin baskisina, çogunun aile baskisi da eklenmisti. O, tüm bunlara ragmen basini açmayi asla aklindan bile geçirmiyordu. Bir gün anatomi dersi vardi. Arkadaslari ile hep birlikte sartlari zorlayarak gittiler. Perugunu takti. Dersin görülecegi laboratuvara girmeden pardösülerini disarida çikarip, Hedefi her zaman birincilik olan Hale, gece gündüz demeden çalismasinin karsiligini hayallerini süsleyen Hacettepe Üniversitesi Tip Fakültesini kazanarak aldi. Doktor oldugunda önce annesine bir çamasir makinesi alacak ve onu elde çamasir yikama derdinden kurtaracakti. Ancak okula basörtülü diye alinmadi. Mücadelesi ise yaramadi. Hayallerini birakip evine döndü. dina bakmadan evine döndü.

BIÇKI-DIKIS KURSUNA YAZILDI

Uzun bir süre evinde üzüntü içinde yasayan Hale, sonunda biçki-dikis kursuna yazildi. Ne hazindi. Doktor olacakti, beyaz önlügünü giyip, masum bebeklere, çocuklara bakacakti. Hayallerinde dikis dikmek yoktu. O, her seyin en iyisini alacakti veya diktirecek! Oysa simdi kendisi baskalarina giysiler dikecekti. Kalem tutan elleri igne tutar olmustu. Halbuki o, igneyi hastalarini iyilestirmek için eline alacakti. Oysa... Bu düsünceleri de aklindan uzaklastirdi. Kisa sürede dikis dikmeyi ögrendi. Annesinin eski makinesiyle artik herkese bir seyler dikebiliyordu.

EVLENMISTI, GEÇIM SIKINTISI YASIYORDU

Hale, lise mezunu, maddi durumu çok da kötü olmayan yetim gencin evlilik teklifini kabul etti. Her sey çok güzel olacak seklindeki umutlari esinin isini kaybetmesi ve ardindan borçlar yüzünden yasanan sikintilarla bir kez daha soldu. Bu arada çocuklari olmus, evin ihtiyaçlari artmisti. Çaresiz tek altin bilezigim dedigi, makinesini kullanmaktan baska çaresi kalmamisti. Artik evin içini neredeyse tüm gün annesinin kendisine verdigi yasli makinenin sesi dolduruyordu. inanilmaz derecede çalistigi halde borçlularin zaman zaman icra için eve gelmelerinin önüne yine de geçemiyordu. Evlendikleri zaman aldiklari esyalar neredeyse yari yariya azalmisti. Esi kötü bir insan olmamakla birlikte, ekonomik sikintilardan dolayi bozulan sinirlerinin acisini arada bir de olsa ondan çikariyordu. önlüklerini giydiler. Ders boyunca orada olduklari halde daha önceden oldugu gibi kadavranin yanina yaklastirilmadan dersten çiktilar. Pardösülerine ellerini uzattiklarinda saskinliktan dona kaldilar. Kirmizi kalin uçlu bir kalemle Feride'nin pardösüsü bastan asagi çizilip karalanmisti. Zaten hassas olan yüregi bu durum karsisinda agir bir darbe daha almisti. Yillardir hep gözünün ucunda olan gözyaslari bir kere daha bendini yikmis, çaglayanlar gibi tasmis gidiyordu. Bu durum onun basina gelse kaldiramayacak kadar yiprandigini anlamisti o an...

HAYALLERINI BIRAKIP EVINE DÖNDÜ

Hale yurda gidip hemen esyalarini topladi. Arkadaslarinin sesleri kulaklarinda ugulduyordu. Okumak, doktor olmak, ilk maasiyla annesine çamasir makinesi, babasina en güzelinden bir takim elbise almak, güzel bir gelecege, rahatça büyütüp, özel okullarda okutacagi çocuklara sahip olmak, hepsi bir çirpida yok olmustu, elinden alinmisti, hayalleri çalinmisti. Üstelik firtinali bir ruh haliyle elinde valizi otobüse giderken, yolda rastladigi iki kadinin önce onu birbirlerine gösterip ardindan üstüne yürümeleri ile dönüs karari bir kez daha kesinlesti. Her seyi birakti ve arHale ve arkadaslari birbirlerini görmeyeli yirmi yili çoktan geçmisti. O kadar çok sey vardi ki anlatacak... Hepsi evlenmis çoluk çocuga karismisti. Üçü de mesleklerinin zirvesindeydi. Onlar bu konuya girmek istemiyor ama ev sahibi sorunca da kaçamak cevaplar veriyorlardi. Sema ile Dilek çocuk doktoru olarak yani onun hayallerini süsleyen bransta görev yaparken; Feride jinekolojiyi seçmisti.

ÇAY, EKMEK VE YUMURTADAN BASKA BIR SEYI YOKTU

Biraz da ezilerek, onlari hem misafir hem de oturma odasi olarak kullandiklari odaya aldi. Odada, dösemeleri yipranmis ama tertemiz üç çekyat, kösede eski bir televizyon sehpasi ve üstünde küçük bir televizyon vardi. Yerdeki soluk hali ile duvardaki saat ise odanin dekorunu tamamlayan diger esyalardi. Evde dogru düzgün misafirine çikaracak bir seyinin olmadigini biliyordu. Ancak bir- iki kasik çay vardi. Birkaç zeytin ve bir yumurtadan baska bir sey yoktu. Kivranip duruyordu. Yillar sonraki karsilasma böyle mi olmaliydi. Dostlarina ne ikram edecekti. Çaydanligi doldurup ocagin üstüne koydu. Ekmek kutusunda biraz ekmek oldugunu hatirlayinca yumurtaya batirip ekmek kizartmasi yapti.

HALE, BASÖRTÜSÜNÜN BEDELINI HÂLÂ ÖDÜYOR

Hale, o ihtilal döneminde basörtüsü zulmüne ugrayan sayisiz kizlardan sadece biri... "Bana bunlari yasatanlara karsi son derece kizginim" diyecek kadar dürüst iken; "O dönemde onlarin bize nasil davrandigi onlarin sinaviydi. Bu sinavi bizim nasil karsilayip, yorumlayip, içsellestirdigimiz ise bizim sinavimizdi" diyecek kadar da mütevazi ve olgun... "Benim, ailemin, hocalarimin emeklerini ve en önemlisi hayallerimi çaldilar" derken hiçkiriklara boguluyordu. O basörtüsünün bedelini ödedi ve hâlâ ödemeye devam ediyor.

Eserin tam metnini okumak için tiklayiniz

sitenize eklemek için kod:

 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen