Basörtüsü, Insan Hak ve Özgürlükleri Çerçevesinde Degerlendirilmelidir
Kadinlarin egitim ve çalisma hayatinda gerektigi gibi ve arzu edildigi ölçüde yer alamayislarinin en büyük ne- deni olan “basörtüsü yasagi”, son günlerde siyasetin pole- mik konusu olarak yine gün- demin ilk siralarina tirmanmis bulunuyor.
Basörtüsü yasagini, siyasal atraksiyonlarinin ucuz ma- nevra konularindan zannetme hafifligine düsen bazi siyasetçilerin sorunun kaynagini kavramak ve insan hak ve özgürlükleri zaviyesinden bakarak sorunu çözmek yerine; biçim tarif etme, baska ülkelerin uygulamalarindan örnekler ortaya koyma gibi süfli yaklasimlarla zevzeklik ettiklerini görüyoruz.
Basörtüsü Allah’in emridir. Basörtülü hiçbir kadin, basini bir siyasal aidiyeti belirginlestirmek üzere örtmemektedir. Basörtüsünün inanan kadin için pahasini dikkate alan herkes bunun inancin geregi oldugunu kolayca anlayabilir. Basörtüsü yasagi nedeniyle üniversite kapilarindan çevrilen kizlarimiz, basörtüsünden degil, egitimlerinden vazgeçmislerdir. Basörtülü olduklari için sürgün edilen, basörtüsünden vazgeçmeyince görevlerine son verilen ögretmenlerimiz, islerinden-ekmeklerinden vazgeçmislerdir.
Basörtüsü siyasal simge diyenler, konuyu çarpitma niyet ve gayretiyle bu sava sarilmaktadirlar. Basörtüsüne karsi takinilan yasakçi tutum, kadinlarin önemli bir kismini sosyal hayatin disina itmekte, bu itilmislik basörtülülerin devlet ve vatandaslik algisinda olumsuz kanaatlere dönüsmektedir.
Inanç hususunda hassasiyeti olan kadinlarin, inancin geregini, emrini yerine getirme bakimindan basörtüsü takmalarina mani olan sistemin çagdas, özgürlükçü, medeni sifatlariyla tavsifi mümkün degildir. Insanlari giyim-kusamina, görünüsüne, inancina göre yaftalamak ve ona göre farkli muamelede bulunmak Ortaçag Avrupasi’nin alameti ve uygulamasidir.
Basörtüsü yasagi kanayan bir yara, basörtüsü yasagi ‘öteki’ olusturan bir sorundur. Egitim-Bir-Sen Stratejik Arastirmalar Merkezi (EBSAM)’nin gerçeklestirdigi Türkiye’de Ortak Bir Kimlik Olarak Ötekilik arastirmasinda basörtüsü yasagina iliskin çarpici sonuçlar elde edilmistir. Gerek Anayasa Mahkemesi kararlarinin gerekçelerinde gerekse de üniversite ve yargi çevrelerinin yasagi savunmasinda basvurulan en güçlü argüman olan ‘basörtüsü yasaginin laikligin bir geregi oldugu’ yönündeki yargi ve yorumlarin halk tarafindan kahir bir ekseriyetle reddedildigi açikça görülmektedir. “Basörtüsünün yasak olmasi sizce laik bir devlet olmanin geregi midir?” sorusuna halkin yüzde 68,7’si “Hayir, kesinlikle geregi degildir” yüzde 15,3’ü “Evet, kesinlikle geregidir” cevabini vermektedir. Ankete cevap verenlerin yüzde 53,1’i üniversitelerde, okullarda ve çalisma hayatinda devam eden basörtüsü yasaginin tamamen kaldirilmasi gerektigi yönünde görüs belirtmektedir. Buna karsilik yasagin her alanda devam etmesi gerektigini düsünenlerin orani yüzde 26,3; egitim hayatinda kaldirilmasi, fakat çalisma hayatinda devam etmesi gerektigini düsünenlerin orani ise yüzde 13,3 olarak çikmistir.
Milletin basörtüsüne bakisinin, basörtüsünü inancin bir geregi, hak ve özgürlüklerin yansimasi yönünde oldugu açiktir. Inançlara karsi düsmanliktan ve basörtüsü yasagindan nemalanan marjinal, ancak tuttuklari köseler bakimindan etkili ve sesi çok çikan bir azinlik disinda milletimizin kahir ekseriyeti, basörtüsünün egitim ve çalisma hayatinda serbest olmasina yönelik yapilacak düzenlemelerden memnun olacaktir. Toplumsal barisa, moral degerlerin artirilmasina hizmet edecek böyle bir düzenlemenin de vakti çoktan gelmistir.
Gerek YÖK’ün, idari telkin ve tasarruflariyla, gerek rektörlerin fiili durum olusturmak suretiyle üniversiteleri huzur ve kardesligin evrenkenti haline dönüstürmesiyle, gerekse 411 ele eklenecek, sasi bakisi geçmis CHP’nin konuya sempatik yaklasmasiyla elde edilecek yasal/anayasal düzenlemelerle basörtüsü yasagi sona erdirilmeli, pek çok alanda dünya liginde zirveyi zorlayan Türkiye, insan hak ve özgürlükleri hususunda bir ayibi sürdürmekten kurtulmalidir.
