Haber
2015-12-21 06:59:52
Derhal özgürlükçü bir anayasa yazılmalıdır

Mardin Artuklu Üniversitesi, ‘Kürt Sorunu ve İslam(cılar)’ adı altında panel ve çalıştay düzenledi. Üniversitenin rektörlük binasında gerçekleştirilen çalıştay’a katılan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, bir sunum yaptı. Yalçın, “Ötekileştirme, dayatma ve baskı sorunu çözümsüz kılıyor. Sorunlarımızı çözmek için hep birlikte her zeminde sorumluluk almalıyız. Derhal yeni ve özgürlükçü bir anayasa yazılmalıdır. Zemini kardeşlik anlayışı ve ümmet bilinciyle güçlendirilmiş; adalet, hakkaniyet ve hukukla donatılmış eşit ve birinci sınıf vatandaşlık en önemli çözüm olabilir. Bu kapsamda yapılması gereken, eşit vatandaşlık temelli sivil, özgürlükçü, demokratik yeni bir anayasa yapmak olmalıdır” dedi.

 

Vesayet çukurları hendekler kapatılmalıdır

Konuşmasında terör örgütü PKK’ya da eleştirilerde bulunan Yalçın, “Dün eski devlet bugün PKK asimilasyon yapıyor. Kınıyorum. Çözüm, İslam kardeşliğidir. Hendekler yeni vesayet çukurlarıdır. Asit kuyularından farkı yoktur. Derhal vesayet çukurları kapatılmalıdır” şeklinde konuştu.

İslamcıların sorunu çözmek için her dönemde büyük sorumluluklar aldığını ifade eden Yalçın, şöyle devam etti: “Öncelikle net olarak şunu ifade edelim ki, bugün Kürt Sorunu olarak isimlendirmeyi tercih ettiğimiz yakın ve uzak geçmişte Güneydoğu Sorunu, Terör Sorunu, Şark Meselesi ve daha farklı şekillerde isimlendirilen sorunun ortaya çıkmasında, bu sorun üzerinden terör ortamının var edilmesinde en az günahı olan hatta hiç kusuru olmayan kesim İslamcılardır. Kürt Sorunu’na dönük çözüm arayışları ve çabaları noktasında bugünden geçmişe doğru baktığımızda da, sorunun çözümle buluşması için fedakârlık yapan, zemin oluşturan, katkı sunmaya çalışan öncü kitlenin de İslamcılar olduğu tarihin kayıt altına aldığı gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bugün de bu sorunu çözecek yine İslamcılardır.”



 

Adalet ve eşitlik çerçevesi üzerinden çözüm üretmek mümkündür

“Yeryüzünde mükerrem ve kamil insanın inşasını gerçekleştirmek; adalet, hakkaniyet ve ahlak merkezli medeniyetin varlığına katkı sağlamak; ümmetin birliği ve dirliği için birlikte hareket etmek; ayrışmaları önlemek, barışı ve kardeşliği tesis etmek; ‘Hiç şüphe yoktur ki,  barış daha hayırlıdır’  ve ‘Topluca Allah’ın ipine sarılın, ayrılığa düşmeyin’ ilahi mesajları bu sorumluğumuzu artırıyor” diyen Yalçın, “Bu noktada, ortak hedeflerimiz açısından Kur’an ve Sünnet gibi iki temel referansımızın da olduğu unutulmamalıdır. Bize göre ilk insan hakları bildirgesi niteliği taşıyan Veda Hutbesi’nin bütününe hakim olan hak temelli anlayış, adalet ve eşitlik çerçevesi üzerinden çözüm üretmek mümkündür” ifadelerini kullandı.

İçinde bulundukları süreç dahil olmak üzere ırkçı, dışlayıcı, inkarcı, retçi, asimilasyoncu söylem ve eylemlerden her zaman kaçınmak gerektiğini vurgulayan Ali Yalçın, “Terörü yöntem olarak kullanan örgüt ve uzantılarının ötekileştirici, dışlayıcı ve zorlayıcı dil politikasına izin verilmemeli, buna karşı devlet ve sivil toplum kucaklayıcı ve çözüme odaklanmış kuşatıcı bir dili benimsemelidir. Polemikçi siyaset dili ve ötekileştirici vesayet dili yerine ikna edici dil, analiz dili, hukuk dili, diplomasinin dili, demokratik dil ve uzlaşma dili hâkim olmalıdır. Dayatmacı, ötekileştirici, baskıcı bir dil yerine barışın, kardeşliğin, hukukun, adaletin ve çözümün dilini kullanmalıyız. Irkçı dil anayasa başta olmak üzere tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim sisteminden çıkarılmalıdır” diye konuştu.



 

Bölge sürgün yeri görülmemelidir

Bölgede deneyimli ve tecrübeli kamu görevlilerinin görev yapmasını sağlayacak tedbir ve teşviklerin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydeden Yalçın, şöyle konuştu: “Kamu personelinin nicelik bakımından güçlendirilmesi adımları atılmalıdır. Kamu görevlileri yönüyle bölgede eski alışkanlıklar sürmektedir; hem sürgün yeri hem staj bölgesi olarak devam etmektedir. Bölgede tecrübeli kamu görevlilerinin kalmasının yolları bulunmalıdır. Devlete küsen, devletin dışladığı kamu görevlileri bölgeye gönderilmemelidir. Bölgeye tecrübeli ve bölgenin hassasiyetlerini bilen kamu görevlilerinin gitmesinin yolunun açılması için özlük, mali ve sosyal haklarda iyileştirme sağlanmalıdır. Öte yandan terör örgütlerine eleman devşirme noktasında kurulan yapının bozulması ve bu yapı içerisinde özellikle eğitim kurumlarında görev yapanlar başta olmak üzere, kamu görevlilerinin yer almaması için mevcut mevzuatın öngördüğü tedbirler alınmalıdır.”



 

Ebedi kardeşlik için öneriler

Genel Başkan Ali Yalçın, “Kürt Sorunu ve İslami Pratik” başlıklı komisyona Memur-Sen’in önerileri sundu:

-Bize göre ilk insan hakları bildirgesi niteliği taşıyan Veda Hutbesi’nin bütününe hâkim olan hak temelli anlayış, adalet ve eşitlik çerçevesi üzerinden çözüm üretmek mümkündür.

-Hedef daha mutlu, daha huzurlu, daha müreffeh, daha saygın, daha umutlu bir toplum ve Türkiye inşa etmek olmalı. Bu noktada, içi hukuk ve eşit vatandaşlık ile doldurulmuş kardeşlik hukukumuz ve ümmet anlayışımız bizim için iyi bir zemin ve atmosfer oluşturabilir.

-Sosyo-ekonomik haklar bakımından 78 milyonun eşit haklara sahip olması, yoksulluğun yükünü bir bölgenin, zenginliğin keyfini bir bölgenin çekmemesi gerekir.

-Sonuca varmak için eşit vatandaşlık gerekir. “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türkiye vatandaşıdır” tanımı çözüm noktasında makul bir yol olacaktır.

-Yerel yönetim reformu yapılmalı. Merkeziyetçilikten yerelliğe doğru, merkezden taşraya yetki devri tüm Türkiye için uygulanmak kaydıyla hayata geçirilebilir.

-Vesayet çukurları, hendekler kapatılmalı, PKK silah bırakmalıdır.

-Şiddet ve ötekileştirici dil terk edilmelidir.

-Irkçı dil anayasa başta olmak üzere tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim sisteminden çıkarılmalı ve ayıklanmalıdır.

-Temel bir ilke olarak, herkes herkesin örf, adet ve geleneklerine saygı duymalıdır. Kültürel zenginliğimizi geliştirerek devam ettirmeliyiz.

-Anadilde konuşma, kültürlerini geliştirme,  görsel, işitsel, yazılı medya araçlarını kullanma anayasal güvence altına alınmalıdır.

-Bölgede eğitim veren medreselerin yasal güvenceye sahip olması talebi mutlaka değerlendirilmeli, bu kurumların verdiği belgelerin denkliği sağlanmalıdır.

-Türkiye’nin genelinde olduğu gibi ilahiyat fakültelerinin ve imam-hatip okullarının sayısı ve niteliği bölgede güçlendirilmelidir.

-Karma eğitim dayatmasına son verilmeli, ayrıca Tekke ve Zaviyelerle ilgili düzenlemeler yeniden gözden geçirilmelidir.

-Bölgede deneyimli ve tecrübeli kamu görevlilerinin görev yapmasını sağlayacak tedbir ve teşvikler hayata geçirilmeli, kamu personelinin nicelik bakımından güçlendirilmesi adımları atılmalıdır.

-Bölgede tecrübeli kamu görevlilerinin kalmasının yolları bulunmalıdır. Devlete küsen, devletin dışladığı kamu görevlileri bölgeye gönderilmemelidir.

-Bölgeye tecrübeli ve bölgenin hassasiyetlerini bilen kamu görevlilerinin gitmesinin yolunun açılması için özlük, mali ve sosyal haklarda iyileştirme sağlanmalıdır.

-Sosyo-Ekonomik ve Sosyo-Kültürel atılımlar artarak devam etmelidir.

-Eşit vatandaşlık temelli sivil, özgürlükçü, demokratik yeni bir anayasa yapılmalıdır.

-Siyasi partilerin uzlaşısı ile seçim barajı düşürülmelidir.



 

-Uludere olayı, Suruç ve Ankara Garı katliamları, Musa Anter, İzzettin Yıldırım ve son olarak da Tahir Elçi suikastı gibi faili meçhul ölümler, cinayet ve suikastlar arkasındaki güçleri de ortaya çıkaracak biçimde aydınlatılmalıdır.

-Irkçılık ve etnik ayrımcılığı çağrıştıran her türlü slogan ve sözler meydanlardan, yerleşim merkezlerinden ve diğer alan ve zeminlerden temizlenmelidir.

-Ölenin ırkına, mezhebine ve ideolojisine göre pozisyon alma anlayışından vazgeçilmeli, fikirlerini ve tavırlarını beğenmediğimiz insanların ölümü halinde “oh oldu” mantığıyla hareket edenlere asla hoşgörü ile bakmamalıyız, gerekli cevabı vermeliyiz.

-Silah ve şiddeti savunmayan herkesle konuşabilmeliyiz, tartışabilmeliyiz, birlikte çözümler geliştirebilmeyiz.

-Silah ve şiddet anlayışına karşı güvenlikçi bir yaklaşım yürütülmeli, ancak diğer tüm alanlarda özgürlükçü bir tutum sergilenmelidir.

-Terör örgütlerinin, algı yönetimine karşı, çok yönlü, çok taraflı, çok boyutlu, gerçekçi ve çözüme dönük iletişim ve yönetişim süreçleri işletilmelidir.

-Herkesi olduğu gibi kabul etme anlayışı hakim kılınmalıdır.

-Tüm toplumun, din, inanç ve ibadet özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, yaşama özgürlüğü, mülkiyet hakkı ve girişim güvenliği sağlanmalıdır.

-Vesayet ikliminin son bulduğu bu süreçte, insan onuru, hukuk ve adalet merkezli, eşit vatandaşlık temelli yeni bir sistemin inşası için ortak gayret gösterilmelidir.

-Bürokratik oligarşi, militarist zihniyet, elitist anlayış, baskıcı, ötekileştirici, ayrımcı, ayrıştırıcı lobi ve güç odaklarına karşı, bireyin demokratik tutumuyla birlikte ümmet, kardeşlik ve insanlık bilincini güçlendirmeliyiz.

-Sorunların tespitinde ve çözüm önerilerinin kamuoyuna deklaresinde medya sorumluluk almalı, pozitif bir dil kullanmalı, toplumu, herhangi bir kesimi, inanç grubunu irrite edecek haber ve yorumlardan özenle kaçınmalıdır.

-Medya organları, bölgede sadece silah, çatışma, kutuplaşma haberleri vermek yerine düğün, hacı uğurlama, başarılı eğitim faaliyetleri, istihdam ve yatırım faaliyetleri ve diğer günlük sosyal faaliyetler ile insani zeminleri de haberleştirmeli, bu suretle hem bölge illerinde hem de bölge insanın ülkenin diğer kesimlerinden farklı olmadığı noktası öne çıkarılmalıdır. 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen