Haber
2012-02-29 06:29:38
Genel Sekreterimiz Ahmet Özer Yeni Asya Gazetesi’ne Röportaj Verdi

Genel Sekreterimiz Ahmet Özer, Yeni Asya’nin bugün yayinlanan sayisinda gündemdeki konulara iliskin degerlendirmelerde bulundu. Özer, iktidar partisinin Meclis gündemine getirdigi ve zorunlu temel egitimi 4+4+4 formülüyle 12 yila çikarmayi öngören yasa teklifindeki “açik ögretim”le ilgili düzenlemeyi yorumlarken, “Okuldaki egitimi yetersiz bulan ve daha kaliteli egitim verebilecegini düsünen varsa, buna firsat taninmali. Avrupa’da ‘home-school’ uygulamasi var. Amerika’da yüzde birlik bir kesim, zorunlu kisim hariç çocugunun egitimini disaridan tamamliyor” dedi.

SINAVLARI YINE MEB YAPACAK

“Devlet dayatma yapmamali, firsatlar olusturmali. Demokratik devletin görevi bu. Nasil olsa ölçme degerlendirmeyi yine Millî Egitim yapacak. Millî Egitim Bakanliginin yaptigi merkezî sinavlarda ögrenci geçer not aliyor ise, buna ‘Sen yüz yüze egitim almaliydin’ denmesinin bir anlami var mi? Açik Ilkögretim, Açik Lise, Açik Ögretim Fakültesi... Üçünü de tamamlayan bir kisinin aldigi diplomalarla, örgün egitimden alinan diplomalar arasinda akreditasyon olarak ne fark var?” 

Ahmet Özer: Kesintisiz egitim bir cinayettir 

28 Subat postmodern darbesinin üzerinden 15 yil geçti. 28 Subat sizce bitti mi?
       
Siyasette vesayet döneminin bitmesiyle siyasal mânâda 28 Subat’ta bitti denilebilir. Çünkü siyaseti dizayn edenler etkisini yitirdi. 28 Subat iradesinin ana siyasî damari olan CHP’de ise sancilar bitmis degil. Toplumun gözünde 28 Subat’i mesrûlastirmaya yönelik üretilen irtica paranoyasi ise iki yil önce MGK’da kabul edilen Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde ‘iç tehdit’ tanimlamasinin rafa kalkmasi ile sona erdi diyebilirim. Ekonomi ve ticaret alanindaki vesayet de kalkti. Sermayeyi renklere göre tasnif eden, birakin büyük sermaye ve Anadolu sermayesini, bakkali, büfeyi bile fisleyip, dislayan tecritçiler ve tetikçiler vardi. Içi bosaltilan batik bankalarin hesabi henüz tam olarak sorulmadi. Yapanin yanina kâr kaldi adeta. Bankalar kapandi. Magdurlar olustu. 28 Subatla baslayan furyada medyanin ve batik bankalarin basindaki, yönetim kurulundaki pasalar paralarla buharlastilar. Simdi hortumladiklari paralarla saadet içinde yasiyorlar sanirim. Bunlarin hesabi mahsere birakilmamali. Çünkü magdurlar hesabi ve faturayi bu dünyada ödediler.    

28 SUBATÇILARIN MÜREKKEBI TÜKENDI

Peki, Medya’da 28 Subat sürüyor mu sizce?

Medyada da 28 Subat gölgesi çogunlukla kalkti diyebilirim. Karargâhin göz isaretlerine göre manset atan, toplumu sindirmeye ve darbeye zemin hazirlamaya can atan dalkavuklarin süngüsü de, gardi da düstü. Merkez medya denen tetikçiler eskisi gibi esip gürleyemiyor. Siyasetçiyi, ülkenin Basbakan’ini konutuna çagirip pijama ile karsilayamiyor. Karargâh müfessirleri de itibarini yitirdi. ‘Genç subaylar rahatsiz’ haberleri yerine ‘genç siviller rahatsiz’ haberleri artik öne çikiyor. Alternatif basin ve internet medyasinin hayata hâkim olmasi ile toplumu manipüle etmek zorlasti. Onun için her geçen gün birileri günah çikarir hale geldi. Andiçlananlar sesini yükselterek haddini bildirmeye çalisanlardan hakkini sormaya çalisir hale geldi. 28 Subat’in itibarli kalemlerinin mürekkebi de tükendi. Yani gazeteciler için dürüstlügün ve halktan yana olmanin getirdigi itibar, dalkavuklugun getirdigi itibarinin önüne geçti diyebilirim. 
      
ÜNIVERSITELER SIVILLESIYOR

Yargi, YÖK, Egitim gibi diger alanlarda vesayetin gölgesi kalkti mi sürüyor mu bu konuda ne dersiniz?

Yargida vesayet referandumla temizlendi. Pasalardan brifing almayi onur sayan yargiçlar dönemi kapandi. Demokrat yargiçlar inisiyatif alinca YARSAV da islevini yitirdi. Artik bu ülkede adalet omuzlardaki yildizlarla ölçülmüyor. Geçen 15 yil içinde, yargi da, askerî vesayet gölgesinden büyük ölçüde çikti diyebiliriz. Yani yargi daha steril bir hal aldi. HSYK, Anayasa Mahkemesi, Danistay gibi yarginin tepe noktalarina kadar sirayet eden vesayet görüntüsü için bu gün ayni sekilde sürüyor demek haksizlik olur. Ferhat Sarikaya gibi gazaba ugrayanlara iade-i itibar yapildi. Yargida adrese teslim, ismarlama kararlar aldiriliyor izlenimi de yavas yavas ortadan kalkti. Yargi dün kendine süngüyü isaret edenlere bu gün teraziyi isaret ediyor bu önemli. YÖK ve üniversitelere gelince ‘Ordu göreve’ pankarti altinda yürüyen, askere sadakati seref sayan cübbeleri sivil, ama beyinleri üniformali rektörler dönemi kapandi. Üniversite hocalarinin koca salonlarda toplatilip, Onuncu Yil Marsi esliginde “Siyasal Islâm’in Yayilmasi” brifingleri verilmesi de tarih oldu. Üniversiteler Arasi Kurul, yani ÜAK’in muhtiraya varan demeçleri, absürtlükleri kalmadi. Genelkurmay’dan çikmayan rektörler artik Genelkurmay yakinlarinda görünmemeye özen gösteriyorlar. Sezer döneminin prenslerinin kirli iliskileri desifre oldu. Ergenekon iddianamelerinde geçen hükümetin YÖK tasarisini MGK Genel Sekreterine götüren bazilarinin bazi girisimleri belki köklü degisikligi öteledi, ama degisiklik olmadan da YÖK’teki vesayetin kismen kaldirilmasini engelleyemedi. Artik kral çiplak… Bu kisilerin ve onlarin degnekçilerinin halkin yüzüne bakacak halleri kalmadi. Üniversitelerde vizeler ve sinavlar ertelenip gençler zoraki mitinglere tasinamiyorlar. Ilk senato toplantisinda ‘ilk hedefiniz kilik kiyafete müdahale ve basörtüsü ile mücadele’ diyen silâhsörler akittiklari gözyaslarinda boguldular. Egitimde durum nedir derseniz Millî Egitimde 28 Subat hâlâ sürüyor. Çünkü 28 Subat’ta IHL fobisi yüzünden MGK kararlari ile dayatilan ve meslekî egitimi dibe vuracak kadar gerileten 8 yillik kesintisiz egitim henüz devam ediyor. Kisladan emir alarak siyasî hayatima mal olsa dahi bunu hayata geçirecegim diyenlerin siyasî hayatlari bitti, ama kesintisiz egitim hâlâ devam ediyor. Metin Bostancioglu’nun karma egitim dayatmasi sürüyor. Katsayi uygulamasi kalkti, fakat dün ikna odalarinda genç kizlari imha sürecine zorlayan statükonun bekçileri son bir hamle daha diye umudunu korumaya ve Mogultay’in bakiyesinden medet ummaya devam ediyorlar. Müfredat degisikligi ile mevcut sistem revize edildi belki, ama militarist ögeler henüz egitimden temizlenmedi. Degerler egitimine geçilmedi. Askerî ritüeller bütün varligi ile hâlâ egitime hâkim... Egitimdeki vesayetin kaldirilmasi için en önemli dayanak 18. Millî Egitim Sûrâ kararlaridir. Millî Egitim’in en üst danisma kurulu olan Sûrâ’da bütün egitim paydaslarinin ittifaki ile alinan kararlar, Millî Egitim Bakanligi’na yol haritasi çizmistir. Sûrâ kararlari geregi Millî Güvenlik Dersleri ile ilgili alinan son karar bu konudaki en önemli adim diyebilirim.

      
KESINTISIZ EGITIM BIR CINAYETTIR

Millî Güvenlik Kurulu kararlari kesintisiz 8 yillik zorunlu egitimi dayatti dediniz.  Imam hatiplerin orta kisimlarinin kapatilmasi hedefiyle 15 yildir egitimde kavga sürüyor. Meslekî egitimin önündeki ‘Katsayi’ engeli kalkti, ama kesintisiz egitim uygulamasi devam ediyor. 

AKP Parti  Grubu 4+4+4 seklinde kesintili 12 yil zorunlu egitim içeren teklifi komisyona sundu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Öncelikle altini çizmem gereken bazi hususlari belirtmem gerekir. O da sudur. Dünyada ve Avrupa’nin gelismis ülkelerinde egitim genellikle kesintili olarak sürdürülmektedir. Amerika, Almanya, Fransa, Ingiltere ve Japonya gibi ülkelerde egitim kesintili olup üç yari kademeyle olusturulmus ve kesintili olarak sürdürülmektedir. Genellikle 5+3+4, 4+4+4 veya 4+4+5 seklinde kademelendirilmistir. Peki, kesintisiz yapan ülkeler yok mu? Var tabiî. Dünyada sadece 20 ülkede uygulanmaktadir.  Hangi ülkeler dersiniz? El Salvador, Ruanda, Seysel Adalari ve Dominik Cumhuriyeti gibi ekonomik yetersizligi ile birlikte demokratiklesme problemleri yasayan ülkelerde uygulanmaktadir. Olayin özü sudur. Türkiye egitimde suyu tersine akitmaya devam ediyor. Bu suyun agizligi 28 Subat’ta Millî Güvenlik Kurulu’nda verildi. 15 yildir dünya gerçeginden uzak, pedagojik ve bilimsel hiçbir yani olmayan bir dayatma inadina devam ediyor. Neden pedagojik ve bilimsel degil diyeceksiniz belki. Sizce 07–14 arasi yas gurubunun ayni okulda ayni derslikte ve ayni ortak alanlarda ders görmesi ne kadar dogru. Buna taraftar olacak bir tane bile akliselim egitimci bulamazsiniz. Bu durum sosyal, fiziksel ve ruhsal açidan aslinda cinayete dâvettir. Bunu bu topluma reva görenler ile buna alkis tutanlarin tek siskinlikleri IHL fobileriydi. IHL’lerin 28 Subat öncesindeki akademik basarisi toplum mühendislerini harekete geçirdi ve sadece IHL’leri hedef alsalar halktan zilgit yiyecekleri için meslekî egitimin tamamini içerisine katarak katsayi ve kesintisiz egitim dayatmasiyla egitime deli gömlegi giydirildi. 18. Millî Egitim Sûrâsi aslinda bu noktada yeter artik diye haykiran irade beyanidir. 1+4+4+4= 13 yil kesintili egitim önerisi Ak Parti Grubu tarafindan 4+4+4= 12 yil seklinde tasari olarak sunuldu. Bu geç kalmis, ama önemli bir adim.
      

AÇIKTAN ÖGRETIM BIR HAKTIR

Kademeler arasi dikey ve yatay geçisler ile ilk-ögretim ikinci kademeden sonra açiktan bitirmeye firsat veren esneklik üzerine yogun tartismalar yasaniyor. Siz bu konuda ne düsünüyorsunuz?

Ilkögretimi 8 yillik kesintisiz olmaktan çikaran ve ilkögretim birinci ve ikinci kademe olarak ayri kurumlarda 4’er yillik süreye dönüstüren teklif yerinde bir tekliftir. Ikinci kademeden itibaren açiktan tamamlamaya firsat veren esneklige gelince, bu zaten su an Açik Ilkögretim olarak var. Örgün egitimin disinda kalanlar Halk Egitimi Merkezleri’nden aldiklari Yetiskinler için II. Kademe Okuma Yazma Belgesi ile ya da ilkokul 5. sinifi bitirmis olanlar diplomalariyla açik ilkögretime kaydoluyor ve 8. sinifi tamamlayip açik ilkögretim belgesi alabiliyorlar. Burada yeni bir uygulama yok. Sadece 5. sinif ilkögretim 6-7-8 ile birlestigi için açiktan tamamlamaya baslangiç bir yil erkene alinmis oluyor. Bu durumun örgün egitime devami azaltacagi gibi bir görüs var. Buna katilmiyorum. Okula devam etmek istemeyen ögrenciye devlet su an bir yaptirim uygulayabiliyor mu? Yasal metinlerde yaptirima kapi aralanmis, ama uygulamada bu ne kadar amacina ulasiyor? Devamsizlik gösteren ögrenci ilkögretim yasinin disina çiktiginda ihtiyaç hissederse açik ilkögretimden tamamlama yoluna gidiyor. 14 yasini doldurana kadar arada geçen devamsizlik süresi kayip yil oluyor. Veliler çocuklarini devlet zorladigi için degil, daha iyi bir gelecek için okula göndermeli. Okuldaki egitimi yetersiz bulan ve daha kaliteli egitim verebilecegini düsünen varsa, buna da firsat taninmis olmali. Avrupa’da ‘home-school’ uygulamasi var. Amerika’da yüzde birlik bir kesim zorunlu kisim hariç çocugunun egitimini disaridan tamamliyor. Devlet dayatmalar yapmamali firsatlar olusturmali. Demokratik devletin görevi bu… Nasil olsa ölçme degerlendirmeyi yine Millî Egitim yapacak. Millî Egitim Bakanligi’nin yaptigi merkezî sinavlarda ögrenci geçer not aliyor ise, buna sen yüz yüze egitim almaliydin denmesinin bir anlami var mi? Açik Ilkögretim, Açik Lise, Açik Ögretim Fakültesi üçünü de tamamlayan bir kisinin aldigi diplomalarla, örgün egitimden alinan diplomalar arasinda akreditasyon olarak ne fark var?  Burada yapilan tartismalar zihni bir altyapinin disavurumundan baska bir sey degil. Yani dün 8 yil zorunlu egitime bütün anlamsizliklarina ragmen ses çikarmayanlarin, MGK kararlarina sesini yükseltmeyenlerin ve bunu mesrû görenlerin gerekçesi ne ise simdiki taslak ile ilgili tepki gösterenlerin gerekçesi ayni. Kiz ögrencilerin okula devamini azaltir, çocuk gelinler sayisi artar gibi kulaga sempatik gelen elestiriyi yapanlarla üniversite kapilarindan kizlari kampüse sokmayanlar ayni insanlar. Bunlarin derdi kizlar falan degil. ‘Haydi, kizlar okula!’ deyip okula gelen kizlari kapidan kovanlarin ayni insanlar oldugunu görmek sasirtici degil. Katsayi uygulamasi kalkti, ama yeni tasarida katsayi konusu kapsama alinmis ve kanunla sabitlenmek isteniyor bu isabetli bir tercih olur. Yeri gelmisken ‘meslek lisesi memleket meselesi’ diye gazetelere tam sayfa ilân verenler ile 4+4+4’e karsi çikanlar ayni is adamlari tezat degil mi? TÜSIAD adeta kabuguna çekilmisti ve pek fazla görüs bildirmezdi. Ama suskunlugunu bozdu. Meslek lisesi memleket meselesi diyenler simdi meslekî egitimin önünü açacak, belki de sahlandiracak yeni tasariya siddetle karsilar. Insan “bu ne yaman çeliski” demekten kendini alamiyor. Aslinda bu bir karikatür baska bir sey degil.

      
OKUL ÖNCESI EGITIM SART

Tasariya elestirileriniz var mi?

Tasari 18. Millî Egitim Sûrâsi’nda okul öncesini kapsayan 1+4+4+4= 13 yil kesintili olan öneride 1 yil okul öncesini kapsam disinda birakmis. Bu durum yeniden gözden geçirilmeli. Ilkögretim II. Kademe ve Ortaögretimde erken bitirmeye firsat vermeli. Zeki ögrenciyi cezalandirmamali. Diploma zorunlulugu olmali, ama asla örgün egitime fiilen devam zorunlulugu olmamali. Ihtiyaç halinde Ilkögretim I. Kademe ve II. Kademe birlestirilebilir diye bir esneklik söz konusu bu yerinde bir karar, ama ayni durum “Ilkögretim II. Kademe ile Ortaögretim’de ihtiyaç halinde birlestirilebilir” seklinde esneklik içermeli. Bütünlük arz eden okullarda süreklilik açisindan bu ihtiyaç olabilir onun için kapi açik tutulmali.

      
KAMUSAL ALAN YALANI SÜRÜYOR

Bir diger uygulama da basörtüsü yasagi idi. Üniversitelerde simdilik büyük oranda çözülmüs gözüküyor. Ancak, kamuda devam ediyor. Bir yönetmelikle yasak sürdürülüyor. Bu konudaki düsünceleriniz nedir?

Üniversite kampüslerini kisla, girislerini nizamiye olarak gören anlayis özgürlükleri yillarca turnikelere sikistirdi. Rektörler basta olmak üzere yöneticiler ve bazi hocalar komutan edasiyla basörtülülere tehditler savurdular. Anayasal hakkini, egitimde firsat esitligini kullanamayan kizlar yillarca diger ülkelerdeki firsatlari kullandilar. Kanayan yara, can yakti ve bu ülkede basta kizlar olmak üzere aileler bedel ödedi. Vicdan sahiplerinin yürekleri burkuldu ve kimi asikâr kimisi de içine dogru gözyasi döktü. Kilik kiyafet sorunu bu ülkede egitim ve çalisma hayatinda bütün agirligi ile hissedildi. Inanci ile ailelerin beklentileri arasina sikisan kizlardan egitimini yarida birakmak zorunda kalanlar oldu. Yasak keyfî idi ve hiçbir yasal dayanagi yoktu. Yasagin bu kadar uzun sürmesinde üniversite yöneticilerinin kendilerini her seyin efendisi gibi görmeleri etkiliydi. Bilimsel çalismalariyla öne çikamayan rektörler, bilim adamalari (!) sistemin Encümen-i Danis’lerine sadakat ve takla ile öne çikmaya çalistilar. Yasagi en siddetli uygulayanin en makbul kisi, en sadik kul oldugu gibi garabeti yasadik. En sivil yer olmasi gereken üniversitelerde yöneticilerin ‘emredersiniz’ tekmilleri ve topuk selâmlari yüzünden üniversiteler ne yazik ki, iri lise olmaktan öteye geçmedi. Dünya siralamasinda bilimsel yayin ve üretim noktasinda esamemiz okunmadi. Ne zaman ki ‘ordu göreve’ pankarti altinda yürüyen pasalarin sadik kullari çekildi o zaman yasagin yasal dayanagi olmadigi anlasildi ve YÖK’ün görüs yazisiyla en büyük insan hakki ihlâli olan basörtüsü ile ilgili üniversitelerde sorun fiilen bitti. Ama ‘kamusal alan’ yalani hâlâ devam ediyor. Çalisma hayatinda basörtüsü sorunu hâlâ sürüyor. Çalistigi kurumun kapisina kadar basindaki örtü ile gelip içeri girdiginde örtüsünü çikarip peruk takarak baskasi gibi olmaya zorlanan insanlarin benlikleri ve vicdanlari ile olan kavgasi devam ediyor.

     
HÜKÜMET YANLISI TELÂFI ETMELI

28 Subat döneminin bir uygulamasi da birçok memure görevlerinden ya atildi, ya da istifaya zorlandi. 2006 yilinda çikarilan bir kanunla bazi ögretmenler geri döndü. Ancak özlük haklari verilmedigi gibi, aradan geçen yillarinin çalisilmis sayilmasi için geriye dönük yüklü miktarda ödeme yapmalari istendi. 

Bu magduriyetlerin giderilmesi gerekmez mi? Bu konuda ne düsünüyorsunuz?
1999–2005 yillari arasi çesitli disiplin cezalari ile memuriyeti sona erenler için 22 Haziran 2006 tarihli ‘5754 Sayili Sosyal Sigortalar ve Genel Saglik Sigortasi Kanunu ile Bazi Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Degisiklik Yapilmasina Dair Kanun ile haklarindaki disiplin cezasi olanlara iliskin düzenleme yapildi. Bu durumda olanlarin haklarindaki disiplin yaptirimlari bütün sonuçlari ile ortadan kaldirildi. Memuriyetten sayilmayan sürelerini borçlanmak isteyenler SGK’ya müracaat ettiler. Sistemin magdur ettigi bu ögretmenlere; 5–6 yillik kayip zamanlari için 24 bin ile 30 bin TL arasi parayi iki yil içinde yatirmalari sart kosuldu. Aylik 1000 TL üzerinde bir taksidi tek maasli ögretmenden yatirmasi istendi. Bu da lütuf olarak sunuldu. Açikta kaldiklari sürede sanki saglik giderlerinden yararlanmislar gibi muamele yapilmasi dogru bir yaklasim degildir. Bu insanlar adeta iki defa magdur oldular. 25–30 yillik ögretmen emekli oldugunda 30 bin TL emekli ikramiyesi veren devlet bu insanlardan 5–6 yillik süre için 30 bin TL istedi. Bu insanlarin magduriyeti giderilmedi. YAS kararlari sonucu memuriyeti sonlandirilan muvazzaflara getirilen aftaki kapsam ne yazik ki sivil memurlara ve ögretmenlere uygulanmadi. Hükümet bu eksikligi gidermeli ve yaptigi yanlisi telâfi etmelidir.      

HERKESIN MAGDURIYETI GIDERILMELI

Bir diger yönü de, eger bu memureler atildilarsa tazminat almalari gerekmez mi?
Yüksek Askerî Sûrâ’nin esi basörtüsü takiyor, gümüs yüzük kullaniyor, irticaci diye fisleyerek ordudan attigi subaylarin magduriyetini gideren 6191 sayili Kanun’un 10. maddesi ile TSK Personeli Kanununa eklenen geçici 32’nci madde ile bu kisilerin ilisiklerinin kesildigi tarihten, degisikligin yürürlüge girdigi tarihe kadar arada geçen süreleri TSK’da görevde geçmis sayilmis, SGK primleri hem de ekonomik hak kayiplari karsilanacak sekilde düzenleme yapilmisken Millî Egitim, Yüksek Ögretim ve YURTKUR’daki personelle ilgili ayni haklar taninmamistir. Az önce ifade etmeye çalistigim 5-6 yillik boslukta kaldiklari sürenin emekli keseneklerinin bile devlet tarafindan karsilanmayip 25-30 bin TL tutarindaki iki yil içinde yatirmak kosuluyla istenilen paranin aslinda devlet tarafindan karsilanmasi gerekirdi. Özellikle ögretmenlerin meslekten çikarilmasi ideolojik bir tercihti ve Metin Bostancioglu’nun Millî Egitim Bakanligi yaptigi dönemde tam bir kiyim yapilmisti. Devlet, tazminatlari dahil bütün magduriyetlerini gidermelidir. Memuriyete dönmelerini sagladik yetmiyor mu yaklasimi kesinlikle vicdanlari tatmin etmemistir.

      
ATILANLARA ADALET SAGLANMALI

Meslege iadeyi içeren Disiplin Affi 2006’da geldi. Bu düzenlemeye göre 23 Nisan 1999 yilindan itibaren atilanlar islerine geri döndüler. Ancak esas atilmalar 28 Subat’in en sert yasandigi 1997 ve 1998 yilinda yasanmisti. Bu dönemde ne kadar memur isten atildi? Esas magduriyet bu dönemde olmasina ragmen niçin bu dönemi kapsayan bir kanun çikarilmadi? (Bildigimiz kadariyla kanun 23 Nisan 1999 yilindan sonrasini kapsadigi için çok az memur ya da memure bu kanundan yararlanip tekrar isine döndü.)
Burada söyle bir ayrinti var. 97-98 yillarinda sorusturmalar ve disiplin süreçleri basladi, ama atilmalar 99’da basladi. Bunlarda da gerçek mânâda savunma hakki kullanilmadi. Darbe, baski ortamlari ve antidemokratik süreçlerde meslekten çikarilanlarin çogunlugunda yasal prosedür usûlen isletilmis ve kendi saltanatlarina engel teskil eden, hakim sinifin ideolojilerine katilmayan ve bunu yüksek sesle söyleyen, kendini kamufle etme ihtiyaci hissetmeyenler tehlike olarak görülmüs ve düzmece rapor ve belgelerle meslekten çikarilmislardir. Stajyerligi kalkmis olanlardan bazilari için atildiktan sonra geri dönemesin diye stajyerlik evraklari yeniden düzenlenerek kalkmamistir seklinde düzenlenmistir. Meslekten normal prosedürle atilanlar disiplin affindan yararlandi, ama hakkini sonuna kadar savunup, kavgayi seçip beni atacaksan sen at demek yerine, baskilara dayanamayip istifa yolunu seçenler bu hakki kullanamadilar.
     
ISTIFA EDENLER MAGDUR OLDU

Istifa etmek zorunda kalan memur ya da memureler olmustu. Bu kisilerin de tekrar göreve baslamalari için neler yapilmali?

Istifa edenler kendileri çekilmis olduklari için mevzuat geregi yeniden atanmaya tabi personel durumuna düstüler. Stajyerligi kalkmis olanlar açiktan atamaya basvuracak ve genel alimdaki açiktan atamaya ayrilan kontenjan oraninda sansini deneyecek. Stajyerligi kalkmadan kendisi ayrilanlar ise ilk atamaya tabi olacaklar.

 

Mehmet Kara

mkara@yeniasya.com.tr

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen