Haber
2013-07-31 07:41:56
Gündoğdu, Gündeme İlişkin Değerlendirmelerde Bulundu

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, toplu sözleşme görüşmeleri öncesinde Kamudanhaber sitesine çok önemli açıklamalarda bulundu.

Gündoğdu, toplu sözleşme süreci öncesinde memurlar adına talepler, öğretmenlerin ek ödeme konusu, yönetici atama yönetmeliği ve mülakat, taşra teşkilatı yönetici rotasyonu, eğitim ve sınavlar, gezi parkı olayları, açılım süreci ve akil adamlık, kamuda başörtüsü sorunu başta olmak üzere birçok konuya ilişkin görüşlerini dile getirdi.

Genel Başkan Ahmet Gündoğdu’nun Kamudanhaber editörleri Mehmet Yılmaz ve Muammer Canaz'a verdiği röportajı olduğu gibi yayınlıyoruz.

 

KAMUDANHABER-Kamudan Haber sitesi olarak MEMUR-SEN Genel Başkanı Sayın Ahmet Gündoğdu’yla 2011 yılında bir röportaj yapmıştık. 2013 yılı toplu sözleşme sürecinin hemen arefesinde yine genel başkanla bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine basında çıkan eleştiriler ve toplu sözleşme üzerine cevaplaması için bir dizi soru hazırladık, şimdi bu soruları sohbet havasında Genel Başkan'a soralım...

 

KAMUDANHABER- Başkanım; MEMUR-SEN’in misyonu, MEMUR-SENdediğiniz zaman aklımıza ne geliyor, ilkeleri nelerdir?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- MEMUR-SEN’in misyonu, insanı ilgilendiren her konuda kendini sorumlu addetmek, duyarlı olmak. İnsanı ilgilendiren her konu doğuştan gelen hakları beraberinde getirir. Mal emniyeti, can emniyeti, din emniyeti, nesil emniyeti, akıl emniyeti gibi Cenabı Hakk’ın fıtraten yarattığı bu kutsal değerlere yönelik her türlü baskı, şiddet, taciz, bunun karşısında olmak. İnancı, cinsiyeti, ırkı, dini ne olursa olsun fark etmez, burada bir insan olmak; zübdeyi alemsin sen diyor, zübdeyi alem olan insan. Yaratılışta da eşrefi mahlukat olarak yaratılan insan ergenlik çağına ulaştıktan sonra kendi iradesini olumsuz kullanırsa, esfel-i safilin, yaratılmışların en adisi olabilen, ama günahsız doğan yaratılışta fıtraten eşrefi mahlukat olan insan. Onun için, insana dair, bu insanın doğuştan gelen haklarına dair, iradesine, demokrasisine, değerlerine dair yapılan yanlışlık nerede olursa olsun buna karşı olmak, bunların yanında olmak.

İki; biz Müslümansak, elhamdülillah Müslümanız, o zaman Müslüman olmanın yüklediği artı sorumluluklar var. Öbür dünyadaki hesabı kolaylaştırmak için bu dünyada yaşıyor olmak. Allah’ın Resulü hadisi şerifte amel defteri 3 şeyden dolayı kapanmaz buyuruyor, yetiştirilen hayırlı evlat, yapılan hayır hasenat, öğretilen faydalı ilim, yani sadaka-ı cariye, yapılan iyilikler. O zaman iyilikleri çoğaltmak, biz sendikacılığı iyilikleri çoğaltmak, sendikacılığı erdemliler hareketi, Hilful Fudul olarak görüyoruz. Onun için, iyilikleri çoğaltmakta ekmek var, özgürlük var, demokrasi var, değerler var, insana dair her şey var. Burada insana hizmet, davaya hizmet amaçtır, sendika da, siyaset de, sendikacılık da, para da araçtır. Yani amaçla aracı birbirine karıştırmadan, insan onuruna yaraşır bir ücrete kavuşmak elbette çok önemlidir, çünkü insanın bu doğuştan gelen haklarını hayata geçirmesi, bunları rahat yaşayabilmesi için muhtaç olmaması lazım, özgürlükler için. Ama özgürlüğün olmadığı yerde ekmek nasıl olmayacaksa, ekmeğin olmadığı yerde özgürlüğün olamayacağı, ekmeksizliğin de özgürlüğü kısıtlayan boyutlarını geleceği kareyi birlikte ele alarak hareket etmeyi önemli görüyoruz. Kuruluşumuz bu, misyonumuz bu, yolculuğumuz bu, yol haritamız bu, bundan sonra da bu böyle devam edecek. 

KAMUDANHABER- Başkanım, Kamudan Haber sitemiz ziyaretçisinin yüzde 70-80’i öğretmen ve Milli Eğitim personeli... Onun için biz genelde röportajımızın temel sorularını öğretmen sorunları üzerine kurguladık. 

 

Geçtiğimiz toplu sözleşme sürecinin öğretmenler arasında en çok tartışılan konusu ek ödemeydi. Bu yıl, 2013 yılında yapılacak 1 Ağustos’ta başlayan toplu sözleşme sürecinde öğretmenlere özel hizmet tazminatı isteyeceksiniz, basına böyle yansıdı. Özel hizmet tazminatı ya da ek ödeme, ne dersek diyelim, geçtiğimiz dönem öğretmenlere ek ödeme namus borcumuzdur sözü dediniz mi çok sık yorum geliyor bu şekilde. Bu konu hakkındaki cevabınızı bekliyoruz.

Bir de, geçtiğimiz toplu sözleşme döneminde öğretmenlere ek ödeme o kadar çok tartışıldı ki, toplu sözleşme masasında öğretmenlere ek ödemenin perde arkasını eğer sakıncası yoksa anlatır mısınız?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Namus sözünden başlayalım.

Biraz önce misyon olarak MEMUR-SEN’in misyonu şudur dediğimiz kavramların içerisinde, para asla MEMUR-SEN’in, EĞİTİM-BİR-SEN’in namusu, namus borcu olmaz. Zaten bu iddiayı ortaya koyanlar, bu iftirayı atanlar, bu müfteriler Ahmet Gündoğdu ya da Genel Başkan yardımcılarından falanca bunu şurada dedi, şurada söyledi, şurada kağıt üzerine yazıyordu, şu televizyonda hissettirdi, şu basın toplantısına bunu dahil ediyor gibiydiler gibi zımni bile bir şey yok. Bu, belli bir çevrenin, belli bir sendikanın yönetici tarafından, çamur at, yapışmazsa izi kalır taktiğidir, bir Siyonizm taktiğidir, çamur at, yapışmazsa izi kalır. Önce iftirayı attılar, sonra da attıkları iftira doğruymuş gibi dahi EĞİTİM-BİR-SEN Genel Başkan ve genel merkez yöneticileri, ek ödeme namus borcumuz demiştiniz, namusunu temizleyin.

Ek ödeme namus borcumuzdur diye bir cümle kurmamız vaki değil, asla olmamıştır. Ama namus üzerinden namussuzluk yapanların da artık susması lazım. Biz değerleri çok iyi biliyoruz, edep ya hu diye çok hoş bir söz vardır. Onlarca kez bunu biz tekzip etmemize rağmen hala bir sendikacı, bir öğretmen bile bile tekzibi okuduğu halde bunu söylüyorsa, bu art niyetin ötesinde bir sorundur, burada şizofrenik bir hastalık var demektir. Mübarek gün kötü söz bize yakışmaz, bu hastalara Allah şifa versin diyorum, onların iyileşmesi bu ülkenin karıdır. Sonuçta bunlar bu ülkenin okullarında derse giriyorlar, o çocuklar adına Cenabı Hakk’a dua ediyorum, Allah onları iyileştirsin, bu hastalıktan kurtarsın. İftira kötü bir hastalıktır, gıybet kötü bir hastalıktır, fitne ayeti kerimde ölümden beterdir diye açıktır, fitneden de uzak durmakta fayda var.

Gelelim ek ödemeye; geçen yıl biz ek ödemeyi ya alacağız ya alacağız dedik. Hiçbir yetkili sendika almayacağız, alabilir miyiz, almayabiliriz diye masaya gitmez. Ek ödemenin talep yetkisi bizdeydi, EĞİTİM-BİR-SEN olarak yetkiliydik, ya alacağız ya alacağız dedik. Yetkili olmayan sendika da, daha sonra Erzincan Öğretmenevinde gördüm, İsmail Koncuk Bey ya alacağız ya alacağız diye afiş basmış. Şimdi ben yetkiliyim, ya alacağız diyorum, talepte bulunma yetkisi olmayan da aynı şeyi söylemiş. Alamadık, EĞİTİM-BİR-SEN ek ödemeyi alamadı dedi, doğru. Alsaydık kim almış olacaktı, onlar almış olacaktı.

4-C’lilerin çalışma süresini 11 aydan 11 ay 28 güne biz çıkarttık, çünkü teklif yetkisi bana ait, imza yetkisi bana ait, pazarlık yetkisi bana ait, hemen KAMU-SEN’den 4-C’lilerin çalışma süresini 11 ay 28 güne çıkarttık.

Burada sendikal manada bir sorun var, etik olmayan şey var; yani alınanları ben aldım, alınmayan her şeyin sorumlusu MEMUR-SEN’dir. Bu doğur bir şey değil, bu kamuoyunu çarpıtmaktır, yanıltmaktır, toplu sözleşme masasında yancılıktır; kimsenin yancılığa tevessül etmesine gerek yok.

2002 yılında toplu görüşmeye oturuldu, yetkili sendikamız yok; yokuz, vermemiş üyeler yetkiyi, 2003’te yokuz, yetkiyi vermemiş. İlk 2 yıl 3 hizmet kolunda KESK, 8 hizmet kolunda KAMU-SEN, MEMUR-SEN’in bir tek eleştiri cümlesi var mı, biz aldık, biz ettik, biz gittik; böyle bir şey yok. Sonra 2004’te Diyanet-SEN’le başlıyor, 2006’da BEM-BİR-SEN, 2008’de TOÇ-BİR-SEN, 2009’da Sağlık-SEN ve genel yetkiyle...

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Evet, yetkili olduktan sonra ... O zaman kadar yaptığımız itirazlarda, eleştirilerde KAMU-SEN’in hizmet koluyla ilgili imza attığı ve genelle ilgili böyle bir yancılığa da tevessül etmedik. Neyin sahibiysek, neyi almış, neyin mücadelesini vermişsek bunu ortaya koyarız, bunda bir tereddüt yok. Burada bu yanlıştan kurtulmak lazım.

Altını çizerek söylüyorum, geçen sene sorumlu bizdik, alınan 63 maddenin tamamını biz aldık, ek ödeme başta olmak üzere alınamayanların tamamının sorumluluğu bize ait. Bu sene de aynı sorumluluğu üstlenerek masaya gidiyoruz. Geçen yıl 3 hizmet kolunun yetkilisi KAMU-SEN’di, büro, haberleşme, ulaştırma, o alanlardaki alınanların sahibi onlar, alınmayanların sorumlusu onlar. KESK’te 1 hizmet kolu vardı, kültürde alınanların tamamı KESK’e ait, alınmayanların tamamının sorumlusu o. Geçen yıl 7 hizmet kolunun sorumlusu bizdik, şimdi 10 hizmet kolunun sorumlusu ve genel toplu sözleşmenin sorumlusu biziz, ne alırsa biz alacağız, neyi alamazsak sorumluluk bize ait; çalışanlarımıza da hesap vermeye hazırız. Bir hizmet kolunda da KESK yetkili, onun da sorumlusu onlar olacak.

Yasanın söylediği şey şu: Her sendikalı iki memurdan biri MEMUR-SEN üyesi, yüzde 48’e tekabül ediyor, KAMU-SEN ve KESK’in toplamı MEMUR-SEN üyelerinin toplamından daha az. Yetkili sendikası KAMU-SEN’in yok, KESK sembolik de olsa bir sorumluluk sahibi, KAMU-SEN’e bu sene çalışanlar seyircilik görevi vermiştir.

Seyirci nedir? Maçta resmi olarak muhataplar bellidir, sahaya çıkarlar, oyunlarını oynarlar, maçı yaparlar, taraflar vardır, kamu işveren heyeti, toplu sözleşme heyeti kıran kırına maç yapılır, seyirciler izlerler. Seyir esnasında yanındakilere maç bittikten sonra değişik platformlarda yorum yapabilirler, bu yorumların da sendikacılığın lehine gelişmesini bekliyoruz inşallah.

Geçen yıl toplu sözleşme masasına ek ödeme geldi, Sayın Faruk Çelik ek ödeme vereceğiz dedi. Sayın Başbakan bunu 100 TL olarak bir programda telaffuzunu da yaptı. Ama o günkü Milli Eğitim Bakanının öğretmenlere dair projesinin bizim talebimizle örtüşmemesi, perde arkasında biz belli oranda ikna ettiğimiz yaklaşımdan sonra kariyer basamakları projesi diye bir projeyi daha iyi proje olarak taşımalarıyla sonradan öğrendik ki, masaya gelen şey kümülatif olarak daha fazla rakama tekabül ettiği teziyle de getirilmiş ve bunun üzerine yapılan bir yaklaşımla ek ödeme geri çekilmiş.

Kariyer basamaklarıyla ilgili bir çalışma yapılsın mı? Yapılsın, buna gireriz. Ama bizim geçen yılki masaya getirdiğimiz şey, bunun alternatifi ya da buna alternatif bir şey değildi. 2006’dan 2011 yılına kadar 40 artı 40 TL ek ödeme, KAMU-SEN, MEMUR-SEN birlikte başlattığımız, ama masanın haricinde 2008’de benim Sayın Başbakana çıkıp genel idare hizmetlerine 25, öğretmenlere 50 TL olarak çıkan kararnameyi yırttırarak en düşüğü 103 TL’den başlatıp devam ettirdiğimiz o süreç, 2011’e kadar bütün öğretmenlerin aldığı bir ek ödeme gerçeğini beraberinde getirmişti.

Hayati Yazıcı toplu görüşmeden sorumluyken bizim bir uzlaşımız daha olmuştu. Uzlaşı şuydu: Ek ödeme artı hizmetlilerin bütün bakanlıklarda bir veriyle eşitlenmesi, memurların, teknisyenlerin, laborantların, şube müdürlerinin, il müdürlerinin... Ne demek istiyorum? Eğitimcisin, eğitimciyim. Milli Eğitim Bakanlığı’nda 2011 yılına kadar bizim hizmetlilerimiz başka bakanlığa geçmek için can atıyordu. Niye? İşte Adalet Bakanlığı’na geçmek istiyordu, 120 TL daha maaşı fazlaydı. Dolayısıyla, geçinebilmek için, nasıl olsa ben aynı odayı süpüreceğim, bari aynı ücreti alayım diyordu. Biz Hayati Beyle bunda uzlaşmıştık, ama bu ek ödeme artı eşit işe eşit ücretti.

666 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle yapılan bu yanlışlık bir sıkıntı oluşturmuştur.

Yanlışlığın oluşturduğu belgeyi de elbette paylaşmakta hemen fayda var. Belge şöyle: 2011’de ek ödeme öğretmen ve öğretim elemanları hariç diğerlerine verilip onlara verilmeyince, diğerleri ek ödemeyle birlikte gelen zam, yüzdelik zam artı en düşüğü 12.4’e tekabül etti. Yüzde 50’ye tekabül eden de var mı içinde? Daire başkanları var. Yüzde 37 var, yüzde 20 var, yüzde 13 var, en düşüğü 12.4, yani yüzdelik zam artı ek ödeme. Öğretmen orada 70 yıllık hiyerarşide geri kalmış oldu. Geçen yılki talebimiz düştüğü yerden kalmasıydı, yani bu hiyerarşinin yeniden aynı düzene gelmesiydi.

Ama burada rakiplerin hayal kırlığı yaşadı şey ek ödemeyi alamamak değil. Hayal kırıklığı yaşadıkları şey, Hükümet ek ödemeyi vermedi, EĞİTİM-BİR-SEN almadı. Şimdi dünya görüşü kendinden olan iktidara karşı bunlar hiç ses çıkaramazlar ve zaten bağırıyorlardı. Ama toplu sözleşme düzeni, masada toplu sözleşmenin son saniyesine kadar pazarlık yapmayı, o saniye bittikten sonra da tavır koymayı beraberinde getirir. Onlar daha toplu sözleşmenin başında kaos olsun diye başladılar.

Gece saat 24’te ek ödemenin gelmeyeceği kesinleşti, 13 dakikada bu odada iş bırakma eylem kararını aldık ve ertesi gün Güven Park’ta, diğer sendikalar 1 saat iş bıraktılar, MEMUR-SEN sabah 8’den akşam 5’e kadar oturma eylemiydi. Bu nasıl sendikacılık ki, iş bırakma artı oturma eylemi yapmışız, oturma eylemi oturarak yapılır, Güven Park’ta halay çekiyor arkadaşlar ve çadırda oturuyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekilleri gelmiş oturma eyleminde bize destek veriyorlar, o eylemdeki o açıklamanın resmini alarak birileri oturuyor diye haber yapıyorlar. Oturma eylemi oturarak yapılır, amuda kalkılarak yapılmaz.

Ama sendikacılığın literatürünü bilmeyenler, dünya görüşü kendinden olan iktidara karşı ilk toplu sözleşmede muhteşem dik duruş gösteren bu sendikanın eylemini hazmedemediği için, kendileri kendinden olanlara itiraz edememesi ve Genel Başkanlarının tokatlandığı gerçeğini bilmeleri karesinin yanında, ya şunlar da bir tokat yese mi dediler. Hayır, biz iktidarın ve bütün iktidarların demokrasiye ve değerlere kattığı her katma değere destek oluruz, bu ülkenin özlük hakları ve özgürlük mücadelesindeki her yanlışının karşısında dururuz.

Canlı yayınları hatırlayın, NTV’de başta olmak üzere çıkmış televizyonda, ey iktidar, siz kredi derecelendirme kuruluşları kredi notumuzu düşürdüğünde onlara kızıp, yalan söylüyorsunuz diyordunuz, bize önerdiğiniz rakam 3 artı 3 hatırlayın. 2,5 muydu? İlk 2,5 artı 2,5. Kim doğru söylüyor’la başlayan, o üslubuyla öğretmenleri çalışmıyor gösterme yaklaşımıyla bakanlığın çalışanlarıyla arasına kriz oluşturan yaklaşımlara karşı canlı yayınlarda bu iktidarın Milli Eğitim Bakanı IPad’e verdiği önemin yüzde 1’ini öğretmene gösterse Türkiye’nin eğitim sorunu çözülür diye haykıran biziz.

Bu bir kriz yönetimidir, bir olumsuz toplu sözleşmedir, istediğimizi alamamaktır. Ama bunun en güzel yanı da, istediğimizi alamadığımızda bizden olanlara karşı da karizmayı kuruş değil duruş sendikacılığını göstermedir. Google girin, televizyonlarda rakip sendikaların ek ödemeyle ilgili iktidara eleştirilerinin eğer 10 katı MEMUR-SEN ve EĞİTİM-BİR-SEN’in eleştirisini görmezseniz, biz bu sendikacılığı yapmayız.

Şimdi Hazreti Mevlana’nın, dün dünde kaldı cancağızım, yeni şeyler söylemek lazım sözünü esas alarak, ama eskiyi unutmadan yeniden taleplerimizi oluşturduk. Adına ek ödeme deyin, eğitim öğretim tazminatı deyin, özel hizmet tazminatı deyin, adı önemli değil, kendisi önemli. Enflasyon farkı haricinde baktığımızda, öğretmenin ek ödemede geri kaldığı tablo bellidir. Bunu tamir ettik. Bunun için belirlediğimiz rakam 328 TL öğretmenler için, öğretim elemanları için 364 TL, şeflere ek ödemede bir hayli tamirat yapıldı, ama 109 TL daha olursa daha iyi olacak, memur ve hizmetlilere bir 73 TL daha ek ödeme yansırsa, onların alım gücü yüzdelik zammın haricinde daha da artmış olacak. Ve eğitim işi fedakarlık işidir, fedakarlık yapan bu arkadaşların önü açılmış olacak. Onun için, bu seneye masaya bu hazırlıkla geldik. Şimdi bizim istediğimiz ek ödemenin gerekliliğine inanmayan bir bakan yerine, haklısınız diyen bir bakan ve bir bakanlık bürokrasisi var Milli Eğitim Bakanlığı’nda. Geçen yıl sonradan gördük ki, biz sonradan gördük ki, biz bu tamiratı yaptıralım diye Başbakana giderken, arkadan da kariyer sistemiyle bunu yapalım diyen bir bakanlık çalışması çıkmış. Kariyer ayrı bir olay, çünkü kariyer sistemindeki o paket elimizde, 450 bin civarında öğretmeni kapsıyor, 170 ila 480 TL arasında değişiyor, sınava, şuna bağlı. Onu da olacaksa öğretmenin performansını artırma, oturup konuşalım, ama onun içerisinde var olan 5 yıl sonra öğretmen yeterli değilse geri hizmetlere alma, uzman öğretmenlikte koruyamıyorsa öğretmenliğe düşürme; böyle saçma bir şey de olmaz. Niye olmaz? Yüzbaşılıktan üsteğmenliğe indirilen asker yoktur, doçentlikten yardımcı doçentliğe indirilen akademisyen yoktur, müktesep hakka asla dokundurtmayız. Yani 666’nın mağdur ettiği tabloyu, mağduriyeti ortadan kaldırmak, artı performansı artırıcı, alanındaki uzmanlıklarını artırıcı, alanında diyorum, mevcut uzmanlıktan farklı, öğretmenin verimini artırıcı ek ödemeleri kariyer sistemini de elbette konuşuruz.

 

KAMUDANHABER- Şimdi sorularımıza toplu sözleşme ile devam edelim. Başkanım, 2,5 milyon adına 1 Ağustos’ta KESK’in, ( Kültür Sen ) hizmet kolunu istisna olarak görürsek, Memurlar adına masanın tek reisi siz olacaksınız. Burada memurların üçte biri neredeyse Memursen üyesi, Yineher iki sendikalıdan birisi Memursen üyesi, Her üç eğitimciden de bir tanesi Eğitimbirsenli olduğunu göz önüne alarak sözü yine öğretmenlerin ek ödemesine getireceğim. Öğretmenlere ek ödeme, özel hizmet tazminatı gibi ekstra bir zam yapılmazsa eylem planınız var mı? Eylem yapacak mısınız?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Evet. Ama şu eylemi yapacağız...

KAMUDANHABER- Bir eylem planınız var mı bununla ilgili?

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Şöyle söyleyeyim: Geçen sene de aslında biz bunu basına deklare etmiştik ama, süreç olumsuz gidince MEMUR-SEN almasın, Hükümet vermesin, biz de geçim kaynağımızı bulalım diyenlerin gürültüsü çok oldu. Yani hala bu var, Hükümet vermesin, MEMUR-SEN almasın, belki bize ekmek çıkar. Türkiye’deki darbeyi destekleyenler de öyle değil mi? Yani millet iradesiyle bu iş olmayacak, darbe olsun, belki bize bir ekmek çıkar; bu ahlaki değil.

Geçen yıl da biz Başkanlar Kurulumuzda şu kararı almıştık: Ben basına biz resmen yetkiliyiz, kamu işveren heyetiyle 21 Mayıs gece 24’te, hatta hukukçularımız gece 24’te bitmez Başkanım, ertesi gün saat 8’e kadar, mesai başlayıncaya kadar da kamu işveren heyetinden teklif gelirse itiraz dilekçesinde bulunmayız, anlaşırsak, taleplerimiz karşılanırsa bulunmayız demişti.

O ana kadar eylemleri şöyle yaptık: Bir gün EĞİTİM-BİR-SEN’i Türkiye genelinde ek ödeme istiyoruz, Başbakan mektup, bakanlara mektup. Bir gün MEMUR-SEN’i, dağ fare bile doğurmadı, geçen seneki benim sloganım buydu, yani dünya görüşü sizden bir iktidar, onunla masaya oturmuşsunuz, onlar bir zam önermiş, yandaşlıkla suçlanıyorsunuz, ama sizi yandaşlıkla suçlayanlar geçmişte dünya görüşü kendinden olan iktidarlardan zam talebinde bile bulamazken, önerilen zamma dağ fare bile doğurmadı... Mesela iktidarın bir yetkilisi diyor ki, ya Başkan, çok ağır olmadı mı? Hiç değilse dağ fare doğurdu deseydin. Onlar dağ fare doğurdu demeye alışmışlar. MEMUR-SEN’in farkı bu, önerdiğiniz çok rakam düşükse, dağ fare bile doğurmadı.

Burada Başkanlar Kuruluna... Allah razı olsun, bütün genel başkanlar öğretmen, öğretmen, öğretmen dediler. Bir hizmet kolu hariç diğerlerinin masada toplu görüşme sonucunda imza atmaması da bu anlaşmaya bağlı olmalarıdır, 6 hizmet kolu imza atmadı geçen yıl bizimle beraber.

Ek ödemenin tamirinin yapılması. Hedefimiz şuydu: Kamu İşveren Heyeti Başkanı Faruk Çelik, Faruk Çelik’le anlaşmamız olumlu sonuçlanma ümidini sonuna kadar zorlayalım, olumlu sonuçlanırsa zaten bağıtlanır bayram ederiz, olmazsa tepkimizi ortaya koyalım. Ondan sonra anayasa gereği, toplu görüşmeden farklı bir şey var, eğer Faruk Çelik’le uzlaşsaydık, uzlaştığımız madde bağıtlanacak ve yasa hükmünde olacak mıydı? Olacaktı. Yani biz eskisi gibi masada imza atıp da sonra hükümete, ya bunu yerine getireceksiniz? Böyle bir şey yok, yasa yapıyorsunuz. Dolayısıyla, masada siz yetkiliyseniz yetkiden kaçamazsınız, yasa yapmak için çalışacaksınız, çalıştık.

Sonra itiraz; anayasa gereği oraya itiraz etmek zorundasınız, itiraz ettik. Sonuçta Hükümet Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun son saniyesine kadar da direkt Kamu Görevlileri Hakem Kurulu aracılığıyla veya toplu sözleşme çağrısıyla verebilir miydi? Verebilirdi. Saat 24 olmuş, onun artık ertesi gün mesaisi yok, 24’te bizim orada var olan temsilcilerimizin 3’ü de toplu sözleşmeye şerh koyarak, kabul etmeyeceğini ifade ederek şerhi ortaya koyup ayrıldılar, 13 dakikada burada özellikle EĞİTİM-BİR-SEN ve diğer sendikaların da desteğiyle iş bırakma eylem kararı aldık.

Bunu niçin söylüyorum? Bu sene de 1 Ağustos’ta masaya anayasa gereği 2,5 milyon memur, 1 milyon 800 bin emeklinin hakkını savunmak için gitmek zorunda mıyız? Zorundayız. Gittiğimiz, zorunlu yerine getirdiğimiz gerçek pazarlığı beraberinde getirir. Burada da son gecenin ertesi gün sabah mesaiye kadar gece-gündüz çalışacağız, illerde eylemler, Ankara’da eylemler, açıklamalara devam edeceğiz. Umuyor ve bekliyoruz ki, beklentilerimize cevap versin ve bağıtlayalım. Bağıtlarsak sorun yok, bağıtlanmazsa anayasa gereği yine Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gidecek miyiz? Gideceğiz. Anayasa gereği Hakem Kuruluna gittiğimiz zaman, birinci gün MEMUR-SEN, KAMU-SEN, KESK Temsilcileri katılmak zorunda mı? Zorunda. Orada 5 sendikalardan, 5 işveren heyetinden, geçen yıl Sayıştay Başkanı vardı bağımsız, bağımsız olamadı, Hükümete bağımlı oldu. Ama gitmek zorunda olduğumuz, ümitle gittiğimiz yere birinci gün gittiğimizde hazırun cetveli imzalanıyor mu? İmzalanıyor. Siz birinci gün katıldıktan sonra bir daha hiç gitmeseniz de orada olan 6 kişi, 5 kamu işveren heyeti, bir de heyet başkanı, çoğunluğu sağladığı için sendikalar katılmamıştır ya da sendikaların itirazına, birini gün gittiğiniz zaman itirazı vermeyecek misin?

Bu seneki tabloyu söyleyeyim; 10 hizmet kolunda ve genelde biz, bir hizmet kolunda KESK anlaşamazsak itiraz edeceğiz. Hazırun cetvelindeki imzalar yeterli, siz ondan sonra isterseniz hiç gitmeyin, onlar bu itirazlar içerisinden 3 tanesini uygun gördük, gerisini ret ediyoruz diyerek sonucu bağlayabilirler mi? Bağlayabilirler. Bizim geçen seneki aldığımız karar, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu da bizi tatmin edecek bir cevabı vermezse iş bırakma eylem kararımızı hayata geçiririz dedik. Bunu önceden söylersek doğru olur mu? Bu tartışılabilir. Ama hem Mehmet Beyle el ele tutuşmuşsunuz, pazarlık yapıyorsunuz, hem de Mehmet Bey, sen nasılsa olsa vermezsin, senin niyetini okudum demek ne kadar doğrudur? Amacınız üzüm yemekse, önce üzümün masaya gelmesi için gece-gündüz çaba sarf etmelisiniz, sonra üzümü engelleyenlerle hesaplaşmalısınız.

Geçen yıl biz bunun hakkını yüzde 100 verdik. İlçe milli eğitim müdürlerini iyi tanıyorsun, İl Milli Eğitim Müdürünü iyi tanıyorsun, sadece Altındağ’dan örnek vereyim, EĞİTİM-BİR-SEN’den iş bırakanların oranı iki sendikanın toplamından daha fazla, Türkiye geneli de böyle. Ve EĞİTİM-BİR-SEN ve Eğitim-SEN, tebrik ediyorum üyelerini, büyük çoğunluğu sevk mevk almadan iş bırakmışlar, ama Türk Eğitim-SEN üyeleri sevk alarak iş bırakmaya gittikleri bakanlıktan verilen bilgiler arasında.

Onun için, yapıyormuş gibi gözükmek değil...

 

KAMUDANHABER : Yapıyormuş gibi derken

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Yapıyormuş gibi gözükmek değil, kenarda yatıp ortada gözükmek değil, konuya has o özneyle ilgili masaya gelip pazarlıklar yapıp çalışmak ve bunun sonucunda gerekeni yapmak. Çalışanlar rahat olsun, önceliğimiz, amacımız onların beklentilerine cevap verecek sonucu almak. Bu hepimizin isteği, iktidarın da lehine olan budur, çalışanların lehine olan da budur, MEMUR-SEN’in lehine olan da budur.

İşte KAMU-SEN bütün açıklamalarında, geçen sene MEMUR-SEN toplu sözleşmeye imza attı’yı zımnen hissettiriyor. KESK Genel Başkanı da bugün bir gazetede geçen sene MEMUR-SEN’in imza attığı zam oranı büyük bir handikap diyor; edep ya hu, ahlak. KESK’in hiç mi danışmanı yok? Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun sonuçlarını çıkar, hepsi elimde, KAMU-SEN’li de, KESK’li de, MEMUR-SEN’li de kabul etmemiş, şerh düşmüş, hatta MEMUR-SEN’in şerhi daha şiddetli. KAMU-SEN’in Genel Başkanı bunu bilmiyor mu? Biliyor. Peki ben toplu sözleşmeye imza attıysam niye Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gittim? Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna imza attıysam niye iş bırakıyorum? Onun için, yalan üzerine kurulacak şey çalışanların ve sendikaların lehine değildir. Biz buradan geçen yıl bu yanlışı yaptılar, belgeleri web sitemizden yayınladık, siz de web sitenizde geniş bir şekilde vermişsiniz, belgeler ortada, belgeleri konuşturmak lazım, iftira atmamak lazım.

Evet, bu sene de beklentimiz, ümidimiz, çalışmamız, yaklaşımlarımız, görüşmelerimiz; şu ana kadar en az 6-7 görüşme yaptık mı Başbakan dahil? Yaptık. Biz toplu sözleşmeyi senede 1 aya indirmiş bir Konfederasyon değiliz, 11 ay çalıştık, bayrama 100 bin kişinin kadroya geçiş müjdesiyle girdik. Sadece web sitemizden sözleşmeliler kadroya geçsin demedik.

Akil insanlar toplantısı için Dolmabahçe’ye davet ediliyorum, özel idare, belediye, 93 bin kişi kadroya geçeceği müjdesini almışız, Başbakana verdirmişiz onlarca görüşmeyle, orada Sayın Başbakanım, Gençlik Spor, TRT başta olmak üzere KİT’lerden de şu kadar daha arkadaşımız var diyorum, oradan Faruk Beyi arıyoruz, gece saat 2’de Faruk Beyle görüşme halindeyim; ertesi gün bir araya geliyoruz, bunları dahil ediyoruz. Bizim işimiz sorun çözmek, dua almak. Ne kadar kişinin sorununu çözersek o kadar çok dua alırız. Ama iftiralarla, yalanlarla yapılan yolculuk, yalancının mumunun yatsıya kadar yanışı gibidir; artık iletişim çağı, yatsıya kadar da yanmıyor yalancının mumu.

 

KAMUDANHABER-Milli Eğitim Bakanlığı’yla ilgili çok sayıda soru geliyor, bunları kısa kısa soralım Başkanım, müsaade ederseniz?

Bakanlık Taşra teşkilatı yöneticilerine yönelik rotasyon işlemini 14 Ağustos’a kadar bitireceğini açıkladı. Memursen'in taşra yöneticilerine yönelik yapılacak olan rotasyon konusunda düşünceleri nelerdir ?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- İl milli eğitim müdür yardımcısı, şube müdürü, ilçe müdürleri.

 

KAMUDANHABER - Evet başkanım bu konuda

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Bu rotasyon içeriği tamamen Bakanlığa ait. Ama yanılmıyorsam 3 yıl önce miydi, 2 yıl önce miydi, okul müdürlerinin rotasyona tabi tutulmasıyla ilgili o zaman teklifi okul müdürleriyle ilgili biz yapmıştık. Ve o zaman da bunu biz açıkladık, çünkü 20 yıl, 30 yıl aynı okulda müdürlük yapıp orayı tıkayan, vereceği bir şey kalmayan, verimliyse başka okula gitsin, verimsizse emekliye ayrılsın yaklaşımıyla o gün bu teklifi okul müdürleriyle ilgili Bakanlığa biz götürmüştük. Ama şu andaki çalışma tamamen Bakanlığa ait, Bakanlığın uhdesinde olan bir çalışma.

 

KAMUDANHABER - Sizin rotasyon konusunda herhangi bir teklifiniz yok yani.

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Yok, bu süreçte böyle bir teklifimiz yok.

 

KAMUDANHABER- Basına yansıyan, EĞİTİM-BİR-SEN rotasyon istiyor haberleri bilgi kirliliği mi ?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Yani doğrusu, doğru bilgi o gün okul müdürleriyle ilgili rotasyonu istemiş olmamız; kastedilen buysa bu istek bize ait. Ama bugün yeni bir istekle Bakanlığa gidip; işte o günkü isteğimiz neydi? Resmi olarak müracaat etmiştik, altına imza atmıştık, web sitemizden duyurup Bakanlığa da gidip, Sayın Bakan, biz bunu size resmi olarak da yazdık, bu resmi teklifimizin karşılanmasını istiyoruz demiştik. Bugünkü uygulama o güne göre çok farklı, gelinen süreç farklı. Zaten Bakanlık değişimiyle de; sanırım bu yönetmelik Emin Bey zamanında hazırlandı, o süreci biliyorsunuz, o süreçteki tıkanmayı biliyorsunuz, o mu uygulanacak, ona ekler yapılarak mı gelecek, onun detayını zaman gösterecek.

 

KAMUDANHABER- Sonuç olarak, EĞİTİM-BİR-SEN taşra rotasyonu konusunda nötr.

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU-Yani rotasyon, sınav sistemi, dershanecilik, idareci atama yönetmeliği, bunları tek bir taraftan bakarak hayata geçirmemek lazım. Paydaşlarla bir araya gelerek, sanırım şu anda çalışanların en çok memnun olduğu şey, Bakanlığın son süreçte bütün sendikalara ve öğretmenlere görüşme açması; bunu yaygınlaştırmak lazım. Çünkü siz olayın bir tarafından bakıyorsunuz, ama diğer taraftan baktığınızda da çok hak vereceğiniz şeyler olabiliyor. Bütün bunlara, demokrasi de böyle bir şey, herkes bulundu yerden bakabilir, sendikal örgütler daha süt şemsiye oluşturup bakması lazım, Bakanlık da bütün bu şemsiyelerden yararlanarak çalışanları işin içine ortak ederek bakması lazım. Ben Bakanlığın şu andaki başlattığı bu sürecin yaygınlaştırılması kanaatindeyim bütün konularda, yani daha ileri bir öneride bulanalım.

İşte bize diyorlar ki, yetkili sendika olarak şu konuda görüşünüz ne? Diğerlerine de sendika olarak, biz şöyle bir çalışma yaptık, buna ne diyorsunuz diyorlar. Hayır, doğrusu bu değil. Şöyle bir sorun var, bu sorunu gelin birlikte çözelim, bu sorunu nasıl çözelim? Yani Bakanlık bir yol haritası belirleyip bir çalışma yapıp buna diyorsunuz demesin, gelin beraber bunu beraber yapalım derse, işte 250 bin üye EĞİTİM-BİR-SEN’den katılır, 225 bin Türk Eğitim-SEN’den katılır, 120 bin, 130 bin Eğitim-SEN’den, 3-5 bin oradan, sendikasızlar internet aracılığıyla görüşünü yansıtır, ne olur? Ortak bir yol bulunur. Bu, ortak aklı devreye sokmaktır. Ha, şu anda başlattıkları güzel, şu yaptığımız çalışmaya ne diyorsunuz demeleri güzel. Daha güzeli, şu konuyu nasıl, şu sorunu nasıl çözelim, birlikte çalışalım demeleri.

 

KAMUDANHABER- Yine yönetici atamayla devam edelim Başkanım, son 5 yıldır Kamudanhaber sitesinde en fazla yorum bu konuya geldi.

 

Yönetici atamada mülakat konusu çok soruluyor. Diyorlar ki, mülakatı EĞİTİM-BİR-SEN kendi üyelerinin atamasını yaptırmak için mi getiriyor. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Bunu çok defa söyledim, gene de söylüyorum. İktidarın tüm yönetmelikleri iptal edilsin, DSP’nin geçmişteki yürürlükteki yönetmeliği gelsin uygulansın, hazırız. Ama dün hiçbir kriter yokken üyesi müdür, müdür yardımcı olanlar hiç sesini çıkarmıyorken, bugün bunu bir sendikal hesaba döndürmeleri doğru mudur?

2007 yılında bir atama yapıldı, Danıştay bu atamayı iptal etti. Doğrudur, değildir, ama hukuk bir karar vermişse, yargı bir karar vermişse uymak zorunda mıyız? Zorundayız. Danıştay’ın kararından sonra Milli Eğitim Bakanına atamalar sınavla olsun diye ilk teklifi götüren sendika hangisi? EĞİTİM-BİR-SEN. Ama EĞİTİM-BİR-SEN bunu götürürken, diğerleri, helal olsun, EĞİTİM-BİR-SEN sınavla götürmeyi istiyor dediler aralarında, EĞİTİM-BİR-SEN sınavla olsun dedikten sonra 324 ilçede ve 81 ilde sınava hazırlık seminerleri açtık. Son idarecilik sınavındı 64 bin adet kitap basmışız, kitabın kalınlığı şu kadar.

Biz kimsenin hakkını yemek istemiyoruz. Ama sendikanın bir görevi de üyelerinin niteliğini artırmak mıdır? Artırmaktır. Kardeşim, maç mı yapacaksınız, futbol maçı, kuralları belirleyin, objektif olsun, biz o kurallara uymaya razıyız.

Başka bir ifade, ANASOL-M Hükümetinin DSP’si iş başında olsaydı, Eğitim-SEN’den sınavla olsun teklifi gelir miydi? Koalisyon ortağı MHP olsaydı Türk Eğitim-SEN’den gelir miydi? Gelmezdi. Biz kul hakkından korkarız, Allah’a sığınırız.

Sınavla oldu, ama gördük ki, salt sınavla yönetici ne kadar olunur sorusu cevap bulamıyor. İdarecilik akademik bilgiyle olmayabiliyor. Eğer akademik bilgiyle idareci olunsaydı, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet değil Ak Şemseddin olurdu. Ha, müdür yardımcıları sınavla olsun, birinci adam değil, o kardeşlerimiz salt sınavla olsun. Ama müdürlükte idareciliği var mı, benim üyem de olsa bakılsın, ama kurallar objektif olsun, kamera koyulsun, sorular belirlensin, kimsenin hakkı yenmesin. Hangi sendikanın üyesi olursa olsun, sendikasız olsun, ama o adam o okulu idareye etmeye geldiğinde orayı yönetsin. Siz bir okul idarecisisiniz, bunu en iyi siz bilmeniz lazım.

 

KAMUDANHABER- Bende aynı fikirdeyim sınavla lider, yönetici olunmaz.

 

 MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- İşte biz bunu uzman öğretmenlikte de yaşıyoruz. Neyi yaşıyoruz? Hem alan, hem salt sınav. Şimdi uzman öğretmen olanla uzman öğretmen olmayanın öğretmenlik kıyaslamasını yaptığımızda ne olacak? Fizikten bir tek soru sormadan uzman öğretmenlik sınavı yapmışsınız, akademik bilgisi olan uzman olmuş ama, eğitim fakültesini fizikte birinci dereceyle bitirmiş adam uzman değil ve mükemmel öğretmenlik yapıyor. Bütün bunları masaya yatırıp konuşalım. Yani daha nitelikli öğretmenlik, daha kaliteli eğitim; bu çocuklar hepimizin çocukları değil mi? Bunu ortaya koyalım.

Onun için, objektif kriterleri belirlenerek bu olabilir, ama müdür yardımcılığında kesinlikle mülakata gerek yoktur, olmamalı. Ama müdürlükte kriterleri belirlenerek olabilir, yapılabilir. 

 

KAMUDANHABER - Yine Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatından devam edelim.

Sayın Dinçer döneminde Teşkilat Yasası çıkartılarak Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, sizin de malumunuzdur, bürokratlarımız havuza alındı. Daha sonra yeniden yapılanma kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’na üst düzeyde müsteşar yardımcısı, genel müdür, grup başkanı düzeyinde görevlendirme ve atamalar yapıldı. Bu görevlendirme ve atamalara eğitimciler tarafından yapılan en büyük eleştiri eğitim kökenli olmayan bürokratlarla aynı dili konuşamıyoruz. İl müdürleri , ilçe müdürleri de eğitimci olmayan bürokratlar konusunda Nabi Hoca'ya zaman zaman serzenişte bulundukları yönünde basına haberler yansıyor. Bu konu hakkında ki düşünceleriniz nelerdir ?

 

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Sayın Ömer Dinçer’in Teşkilat Yasasında yaptığı değişiklikle Bakanlıkta ve illerde ciddi bir değişim oldu. Geriye dönüp baktığımızda, illerdeki değişimin öncekileri aratmayacak boyutta bir katma değer ürettiğini görüyoruz büyük bir oranla, ama Bakanlıktaki değişimin aynı verimi vermediğini de görüyoruz. Sayın Başkanın ifade ettiği şey, getireceklerimin birikimi görevden aldıklarımdan daha fazla olacak diyordu. Belki bir manada doğru da olabilir, akademik birikim olarak, profesör, doçent, yardımcısı doçent, doktor, birçok arkadaş geldi ama, Milli Eğitim Bakanlığı gibi 900 binin üzerinde çalışanın, 850 binin üzerinde öğretmenin, 14 milyon öğrenciye hitap eden bir eğitim biriminin olduğu yerdeki yöneticilerin saha bilgisinden mahrum olması handikap değil midir sorusunu sorduğumuzda, evet, büyük bir handikaptır. Yani hem birikimli olsun, hem sahaya vakıf olsun, ikisini bir araya getirmemiz lazım. Akademik birikimi de olsun, bürokratik tecrübesi de olsun, ama tebeşir tozundan haberdar olsun. Öğretmenin sınıfta ne çektiğini görmeyen bürokratın başarılı olma şansı yoktur, siyasetçinin başarılı olma şansı yoktur ister bakan, ister müsteşar, ister genel müdür, ister daire başkanı.

Teorisi, tez hazırlamış olabilir, 20 kitap basmış olabilir, çok da iyi adam olabilir, ben buralar girmiyorum. Ömer Dinçer Beyin getirdiği hocalara baktığımızda, her birisi üniversitelerinde camianın yük akı; hayır hayır, bu değil. Saha bilgisinin olmadığı yerdeki akademik birikim bürokratik kibre dönüşüyor, Bakanlıkta olan budur. Akademik birikimin sahayla uyumu olmadığı için, saha tecrübesi olmadığı için o arkadaşların yaklaşımı bürokratik kibre dönüşmüştür, il müdürlerinin telefonuna çıkmayacak hale gelmiştir; böyle bir şey yok.

İl milli eğitim müdürü ilde, ilçe milli eğitim müdürü ilçede, okul müdürü okulda, öğretmen sınıfta Bakanın temsilcisidir, devletin temsilcisidir, sorunu varsa çözülecek. Soru soracak, soru soracak muhatap bulmayan il müdürü nasıl başarılı olacak. Onun için, bu sirkülasyonu, bilgi akışını yukarının sorun çözücü kimliğe büründürülmesiyle aşağının elini rahatlatmaya dönmesi lazım. 4+4’te geçen sene büyük kriz olmamışsa, Bakanlığa rağmen il müdürlerinin, okul müdürlerinin, öğretmenlerin fedakarlığıyla olmuştur. O öğretmenleri yürekten kutluyorum; Bankalığı onları çalışmıyor göstermesine rağmen ülke sevdaları ağır basmış, küsmemiş ve sorunları çözmüştür. Bunu görecek, bu bakışa sahip olacak yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var diye düşünüyorum.

KAMUDANHABER- Yapılanma demişken hemen diğer soruya geçeyim Başkanım.

11 yıl aynı iktidar, 5 farklı bakan, neredeyse 5 farklı müsteşar. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, biz herhalde eğitimi başaramadık diyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun, o ülkenin ilerleyebilmesi için, kalkına bilmesi için, 2 sorunu çözmesi lazım; bir, demokrasi, iki, eğitim.

Türkiye’nin de en önemli iki sorunu vardı, demokratikleşememe sorunu, demokratikleşmenin önündeki engeller, eğitim sistemi. İktidarın en başarılı olduğu alan, demokratikleşmenin önünü açmasıdır. 2010 referandumu bir metafor değişikliği, 60 darbesi ve 61 Anayasasıyla mevzuat eliyle getirilen metafor devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü diye başlayıp kutsal devlet, köle vatandaş algısında tek tip insan yetiştirmeyi de eğitim sistemine giydirdiği, rahat, hazır ol, körü körüne itaat et denen bir demokratik yapı, referandumda milletin ülkesi ve devletiyle bölünmez bütünlüğüne geçiş yapmıştır. Yani o güne kadar derin devlete göre insan nasıl olmalı, devlete göre insan olmalıyken, şimdi insana göre devlet nasıl olmalı’ya geçmiştir; bu mükemmel bir başarıdır. Bu başarı ne kadar mükemmelse, eğitimdeki atılan adımların geriliği ve yetersizliği de aynı oranda sorundur.

İktidarın Cumhuriyet tarihinde bize göre 4+4’lük eğitime geçişi, referandumdan sonra sisteme yönelik en önemli adıyken, öğretmene bakıştaki şaşılıktan sahayı bilmeyen bürokratik yapıya, paydaşlarıyla çalışma becerisini gösteremeyen geçmişteki yaklaşımlarla da bütünleşince mükemmel bir sistemi berbat eden ve ıskalayan bir sonuca götürmüştür.

Şunu söylüyorum: İktidar geç de olsa, 9’uncu, 10’uncu yılında da olsa Milli Güvenlik Kurulunun dayattığı kararlardan pedagojiyi ve bilimi öne alan sisteme geçmiştir, ama bu sistemin işçilik hataları sistemi gölgelemiştir.

Bir örnek; Sayın Bakana gidip diyoruz ki, 4-4’lük eğitime geçin...

 

KAMUDANHABER- Şimdi ki Bakana mı?

 

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Bir önceki bakana geçen yıl.

Milli Eğitim Şurasında bilim adamlarıyla pedagoji ilmiyle sınıf öğretmenliğinin 4 yıl, artık seçmeli dersler havuzu, hayata hazırlık... kabiliyetlerin gelişmesi 4 yıl diye bunun böyle olması gerektiği, 4+4. Ancak burada 35 bin sınıf öğretmeni var, bunlara sıkıntı yaşatmamamız lazım. Ne öneriyorsunuz? Kitapçık basmışız, çalıştay yapmışız, 40 bin öğretmen alacak Bakanlık. Diyoruz ki, Sayın Bakan, 40 bin öğretmen almadan önce, eş tayini, mazeret tayini, becayiş hakkı, 15 yıl önce istemediği halde atanmak için sınıf öğretmeni olanlar başka branşa, başka branştan olanlar sınıf öğretmenliğine atılmış, bunlara hangi alanda daha verimli olacaklarsa oraya geçiş hakkı tanıyın, bütün bunlar yerine gittikten sonra doğacak ihtiyaca göre öğretmen alın. Tam tersini yapıyor, 40 bin öğretmen alıyor, 35 bin sınıf öğretmeni fazlalığı olacakken, 40 bin öğretmeni alıyor, 7500 sınıf öğretmeni ihtiyaç haline geliyor.

İstanbul’a 6300 öğretmen alarak başlıyor. Halbuki, Adıyaman’da 7 yıl, Rize’de 10 yıl, Hakkari’de 5 yıl, Kayseri’de 4 yıl görev yapıp da İstanbul’a gitmek için can atan arkadaşlar olabilir mi? Olabilir. Ya bunlara tayin isteme hakkı ver, gitsinler İstanbul’da 6300’ü doldursunlar, ağabey ve ablalarının yeni atanacak küçük kardeşlerini de Kayseri’den, Adıyaman’dan başlat. Bu gönül almaktır, bu motivasyon artırmaktır. Ondan sonra da sınıf öğretmeni açığımız oldu diye bir sene sınıf öğretmeni açığı var diye başladık. Becayişi zamanında yaptırmadığı için verimli olacağı alana gitmek değil, o ilden tayin olabilmek için verimsiz olacağını bile bile alan istemek durumunda kalan öğretmenler. Yani Bakanlık öğretmenleri yanlış yapmaya sevk etmemeli, doğrularını, hakkı, adaleti önüne koymalı.

Onun için, hem Türkiye’nin sisteminde, hem eğitim sisteminde olaya şöyle bakmak lazım: Ağaca su vermek adalettir, ama dikeni sulamak zulümdür, adaletsizdir, Hazreti Mevlana’nın sözü. Ve bu adaleti zamanında yapmak, çünkü arkasından tamir etmek başka sorunları da beraberinde getiriyor.

Onun için, Sayın Bakan ve yöneticileri Türkiye’nin en önemli sorunu eğitimdir. Eğitim sorunun sacayağı gibi 3’lü unsuru vardır; öğretmen, müfredat, altyapı. Bu 3’lü sorun içerisinde de lokomotif öğretmendir, öğretmenin birimimi, motivasyon, saygınlığı, geçim şartları, itibarı, her şeyi Türkiye’nin kazancıdır ya da buna zarar verecek her yaklaşım Türkiye’nin geleceğine kötülüktür.

 

KAMUDANHABER- İki soruyu birleştireyim Başkanım, 4+4 sistemi, bu konuda çok kısa soracağım, şöyle eleştirildi: Neden 4+4+4 istediniz. Bu ülkenin yıllardır 5+3 sistemiyle eğitim verdiğini biliyoruz. Gelenekten gelen bir alışkanlık olan 5+3 ile devam edilemez miydi?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Bir soru sorayım; neden 5+3 değil diyenler Şurada 5+3 olsun demedi?

 

KAMUDANHABER- Demedi mi?

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Demediler.

 

KAMUDANHABER- 4+4 dediniz, bu kabul oldu, o anda itiraz edilmedi mi ?..

 

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Hayır. Şimdi Eğitim-SEN ve Eğitim-İş her şeye karşıydı, Türk Eğitim-SEN’den de hiçbir öneri gelmedi. Karşı çıkarsam, tabandaki muhafazakar üyeler kızar, destek olursam ağ babalarım kızar; bütün konular böyle değil mi? Şura notlarına bakın, 26 tane önerge vermişim.

Bu kutsal bir metin değil, biz bununla ilgili 4 çalıştay yaptık, sınıf öğretmenleriyle toplantılar yaptık, branş öğretmenleriyle toplantılar yaptık. İlk 4’ü belirlerken, birinci sınıfı çevreyi tanıma, çevre okur-yazarlığı, 2-3-4, sınıf öğretmenliği bir öğretmenin gireceği, ikinci 4 ortaokul, artık onların birey olması, sorgulaması, sivil itaatsizliği kavraması. Kesintisiz eğitimi ve öteden beri tek tip eğitimi hep beraber eleştirmiyor muyuz? O zaman kardeşim, bu çocukların önünü açalım, spora gidecek olan spora, sanata gidecek olan sanata, din eğitimi isteyen din eğitimi, felsefe isteyen felsefe, ne istiyorsa, resim isteyen resim. Yani bu çocukları kendimize benzetme gayretini terk edip kendileri olmasının önündeki engelleri açalım. Kutsal bir metin değildi, ama o gün şöyle olsun diyemeyenler...

Daha çarpıcı bir şey söyleyeyim: EĞİTİM-BİR-SEN 5+3 olsun deseydi, Türk Eğitim-SEN 4+4 olmalıydı diyecekti; bütün örnekler bunu gösteriyor.

 

Ama biz 2 şuara yaptık Mehmet Bey, iki şuraya da ben rapor hazırlayıp kitaplarla gittim. Son şuraya 26 önerge verdim, 25’i kabul gördü, bir tek önerge kabul görmedi. 4-4’lük eğitimin önergesini verdiğimde iktidarın oradaki yetkililerinin birçoğu da belki de rahatsızdı ve titriyordu, rahatsızdı o günün şartlarında. Ama benim görevim ön açmak, öncülük yapmak, olması gerekeni yapmak. Eğitim en önemli konu diyoruz, ama müfredatıyla eğitim sistemini bir araya getirdiğimizde hep beraber bu ülke kaybetmiyor mu?

Sınavları amaç haline getirmişiz. Senin çocuğun ne kadar fazla test çözerse o kadar kaliteli...

 

KAMUDANHABER- Bu soruyu sorayım mı müsaade ederseniz? Dershanelerin kapatılması, yine SBS değişiyor ve sınav sistemi değişiyor. Buyurun Başkanım, konuya girdiniz.

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Evet, ben sınavların amaç olmaktan çıkartılıp, hayati hazırlığın amaç haline geldiği bir sisteme kavuşmamız lazım diye düşünüyorum.

 

KAMUDANHABER- Seçmeyi nasıl yapacağız?

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI AHMET GÜNDOĞDU- Seçmeyi de konuşalım. Ama burada dershaneyi ele aldığımız zaman körün, fili tarifi gibi bir yerinden tutuyoruz. SBS’yi ele aldığımız zaman bir başka yerinden tutuyoruz. Eğitim sistemini merkezine öğrenciyi alan ha

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen