Haber
2014-12-10 06:52:28
Halkın Tercihlerine Saygı Gösteren Bir Eğitim Sistemi İstiyoruz

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, eğitim sisteminin 28 Şubat’ın, 12 Eylül’ün prangalarından kurtarılması gerektiğini belirterek, “Pedagojik, bilimsel, özgürlükçü, halkın tercihlerine saygı gösteren eğitim sistemi istiyoruz” dedi.

Gündoğdu, Habertürk Televizyonu’nda “Türkiye’nin Nabzı” programına katılarak, 19. Milli Eğitim Şûrası kararlarını değerlendirdi.


 

Özgürlüklerin Önü Açılmalı


Gündoğdu, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflarda verilmesi kararına yapılan eleştirenlere, “Dün kamuda başörtüsü özgürlüğü için tartışmalar yapıldığında da, KESK’e bağlı Eğitim-Sen, ‘Memur-Sen kamuda başörtüsüne özgürlük talebi KESK’in esaretidir’ diyerek karşı çıkmıştı. Muhafazakâr camianın, devletin milletiyle buluşması için attığı adımların önünde durulmasını anlamak güç. Madem bu milletin yüzde 99’u Müslüman, bu ders neden olmasın? Bu dersin 1, 2 ve 3. sınıflarda öğretilecek ders programı müfredatı da oyuna, sevdirmeye ve tanıtmaya yönelik olur. Geçen önergemiz, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi. İlkokul dördüncü sınıftan başlayan ders dörtte ne kadar gerekli ve niçin gerekliyse aynı şartlar ilkokul 1 için de gereklidir. İlkokul 1’den itibaren uygun müfredat ve ders programı yapılarak bu ders verilebilir. Bu dersi, diğer dinler ve inançlara ilişkin bilgiler vermesi ve mensubu olduğumuz dinin kültürünü de tanıtması açısından önemli buluyorum” karşılığını verdi.

 

Anayasa Din Eğitimini Zorunlu Kılıyor


Türkiye’de din kültürü ve din eğitimi konularının birbirine karıştırılarak farklı bir taraf çekildiğini belirten Gündoğdu, AİHM kararına sıkça vurgu yapanların da, AİHM’nin gerekçesindeki çifte standarda bakmadan Türkiye okumaları yaptığını söyledi. Gündoğdu, “12 Eylül Anayasası, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini zorunlu dersler içine alıyor. Ancak uygulayıcılar bu dersin Anayasa’da başkaca bir hüküm olmamasına rağmen 4. sınıftan başlatıyorlar. Hâlbuki birçok eğitim ana sınıfından da başlayabiliyor, ilkokuldan da başlayabiliyor. O zaman karıştırılan eğitim ne? Bir önceki şûrada alınıp iki yıl önce yürürlüğe konulan seçmeli din eğitimi, evet bu seçmeli olması gereken, AİHM’nin de evet seçmeli olmalı dediği din eğitimi dersi; Kur’an, Siyer, Temel Dini Bilgiler seçmelidir, o da zaten orta 1’den başlıyor, ilkokulda hiç yok. Ama din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin 1. sınıftan neden başlamasın sorusunun da hiçbir mantıklı izahı yok. AİHM’nin buradaki din kültürü dersine çoğulculuk, işte herkesi kucaklayan, burada kastedilen kavram sanırım açık olan Alevilik, Hüseyin Çelik zamanında ders kitabına konulmuştu. Bu gerekliyse daha da genişletilebilir. Ama din eğitimiyle, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin kesinlikle birbirinden ayırt edilmesi gerekiyor. İlkokulun ilk üç sınıfında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi programda yer almamakta ve böylece Anayasa açıkça ihlal edilmektedir” şeklinde konuştu.

 

Dünyayı Biraz Tanısınlar


Çocuklara din eğitimi verilmesinden rahatsızlık duyulmasını eleştiren Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Din eğitimi zaten seçmeli. Zorunluluk gibi bir durum söz konusu değil. Batı’dan bahsediliyor. Batı’da resmi ve özel okullarda öğrencilerin din veya ahlak derslerinden birini seçmek zorunda olduğunu araştırarak ortaya koyduk. Almanya, Belçika, Avusturya modeli var. Danimarka, Yunanistan, Norveç, İsveç’te de din dersi resmi okullarda zorunlu. Din kültürü dersine, matematiğe, resme, fiziğe baktığımız gibi bakamaz mıyız? Fizik, müzik dersi gerekli ama din kültürü olunca bir alerji duyuluyor, zorunlu denilerek devre dışı bırakılıyor. Bunu da bir makul ders ve her çağa uygun bir müfredatla verilebilir bir ders olarak yansıtmamız mümkün. Bu çocuklara, mensup oldukları dinin, kültürün haricinde bir başka dayatmanın, sanki Müslüman’a başka bir din dayatılıyormuş gibi bir algıya yol açmanın bir anlamı yok. Bunun uygulama alanıyla ilgili de zaten seçmeli dersler gelmiş, aileler çocuğunun okumasını istediği dersi seçiyor. Devletin milletle buluşması için verilen her talebe neden bu olmasın deniliyor?”


“Onlarca yıldır bu milletin çocuklarına dayatılan hayat tarzına niçin ses çıkarmıyorsunuz” diye soran Gündoğdu, “Başörtülü milletvekili Meclis’ten kovuldu. 411 milletvekilinin ‘üniversitelerde başörtüsü serbest olsun kararı’ Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Sütçü İmam Üniversitesi’nden sürgün ettiğimiz kızlar laikliğin merkezi Fransa’da özgürce okudu, çiftçe standardı bırakalım” ifadelerini kullandı.

 

Şûraya Kapsamlı Çalışmalarla Gittik


19. Milli Eğitim Şûrası’na kapsamlı çalışmalar yaparak hazırlandıklarını hatırlatan Gündoğdu, şunları söyledi: “Şûraya bilimsel toplantılar yaparak hazırlandık, dört kaynak kitapla gittik. Bir önceki şûrada, şûra konularının haricindeki konular gündeme taşınabiliyorken, gündem başlıkları sivil toplum örgütleriyle birlikte görüş alınarak belirleniyorken, burada şûra yönetmeliği değişti, gündem dışına çıkılamaz hale geldi. Yüzlerce öneriyle gittik, büyük çoğunluğu şûrada kabul edildi. Ben şûra kararlarının hayata geçirilmesini istiyorum. Yüzlerce konu var, eğitimin niteliğiyle ilgili. Öğretmenlerle ilgili 3600 ek gösterge var, Öğretmen Meslek Kanunu var, yıpranma payı var, kıdemi var, yüzlerce konu ve bunların hepsi Eğitim-Bir-Sen’in önerileri. Mesela, sendikaların eylemine sınır getiren bir önerge orada ısrarla getirilmek istendi, şiddetle karşı çıktık. Dolayısıyla, ben bir eğitim sendikasıyım, her şûraya camiamın, temsilcilerimin, milletimin taleplerini bilimsel çalışmalar yaparak taşırım. 34 bilim insanının katıldığı eğitim ve ahlak şûrası yaparak, ben şûraya hazırlandım. Önerilerimin kabul edilmesinden dolayı mutluyum, hayata geçmesini istiyorum. Eğitim sistemi artık 28 Şubat’ın, 12 Eylül’ün prangalarından kurtarılmalı. Karma okullar kaldırılsın diye bir önergemiz hiç olmadı. Bu ülkede 70 yıldır kız liseleri, erkek liseleri, kız meslek liseleri, İzmir Kız Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi uygulaması vardı, 28 Şubat’ta Metin Bostancıoğlu bir dayatmayla bunların tamamını karma yaptı. Şimdi bu yasakları kaldırmalıyız.”


Gündoğdu, şöyle devam etti: “Danimarka, Norveç, İsveç, Yunanistan gibi ülkelerde resmi okullarda zorunlu. Almanya, Belçika, Avusturya’da din veya ahlak derslerinden biri zorunlu, yani biraz dünyayı da tanımak gerekiyor. Laiklik kavramını da ateistin ateistliğinin, dindarın dindarlığının teminatı olarak algılarsak, bu tanımın Fransız model olarak bir yeri olabilir ama muhafazakâra gelince sopa, başkasına gelince önemli denen kavramı da sağlıklı bulmuyorum. Demokrasi havarisi kesilenler tarafından, seçilmiş bir milletvekili olan Merve Kavakçı’ya “haddi” başörtülü olduğu için Meclis’te bildirilmedi mi? Bu milletin dinle sorunu yok, stüdyoda olanların bir kısmının dinle sorunu var. Biz karma eğitim kaldırılsın demedik, altını çiziyorum, Bostancıoğlu’nun giydirdiği kirli elbise çıkarılsın dememize karşı iftira atılması algı operasyonudur.”


Eğitim sisteminde yaşanan sorunların çözümü için daha fazla çalışılması gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, “Eğitim sistemini konuşurken birey olmayı, özgürlükçü olmayı, erdemli olmayı, dürüst olmayı değerler boyutuyla konuşmamız lazım. Eleyen sistemin teknolojiye bakışının, üniversiteleri öteden beri liselere döndürdüğünü görüyoruz. Ama konuştuğumuz meselelerde, meselelerin çözümüne yönelik fikir ortaya koyanlara iftira atmadan konuşmak gerekir. Söylediğim şeyin altını çizerek diyorum ki, karma eğitim mecburiyeti kaldırılsın dediğim sözü, karma eğitim toptan kaldırılsın noktasına getirmek doğru değil. Kendini savunurken kapitalizmden bahsedenler var. Gezi olaylarında kapitalistlerle kol kola olanlar kimlerdi? Allah aşkına bu toplumu saf zannetmeyin, bu toplum birçok siyasetçi ve sendikacının önündedir” dedi.

 


Osmanlıca Dersi ile Millet Köklerine Yeniden Bağlanacaktır


Osmanlıca dersi tartışmalarının yersiz olduğunu dile getiren Gündoğdu, “1928 öncesi ve sonrasında dünya ülkeleri içerisinde harf devrimi yapan iki ülke var. Biri İsrail, Latin alfabesinden atalarının dili olan İbraniceye geçti; diğeri Türkiye, atalarının dilinden Latinceye geçti. Bunu iyi analiz etmek gerekiyor. Bir dinin yazılı kültürünün gelecek kuşağa aktarılmasının önündeki o kopukluk bu millete ne kadar zarar verdi? Bunu sadece bir mezar taşına indirgemeyi doğru bulmuyorum. Atatürk’ün Nutku da Osmanlı Türkçesiyle yazılmadı mı? Yani bugün Atatürkçüyüm diyen herkes ve Nutku okumak isteyen herkes orijinal Osmanlı Türkçesiyle yazıldığı gibi okusa daha iyi olmaz mı? Zaten Sosyal Bilimlerde var, imam hatibe zorunlu oldu, diğer liselere seçmeli. Gençler seçmezse, zaten oradakilerin kaygısı ortadan kalkmış olacak. Seçerse de isteyerek seçmiş olacak. Ama orada Türkiye’nin bu dil devrimi esnasındaki batılılaşma çabalarına hiç girmeden Osmanlı dedelerimiz de hiç okuma-yazma bilmiyormuş gibi sıfırlanarak giden bakış karşısında kendi kanaatlerini doğrudan yansıtırsam yeni tartışmalar çıkacak. Osmanlıcanın öğrenilmesinin gerekliliğinden daha çok Osmanlı ve Osmanlıca deyince kırmızı görmüş boğaya dönenlerin rahatsızlığından rahatsızım” değerlendirmesinde bulundu.



Harf Devrimi

 

Harf Devrimi ile milletin köklerinden koparıldığını ifade eden Ahmet Gündoğdu, Harf Devrimi ilgili İsmet İnönü’nün hatıratından bir bölüm paylaştı.  İşte o bölüm: “Harf Devrimi’nin tek amacı, hatta en önemli amacı okuma-yazmanın yaygınlaşmasını sağlamak değildir. Okuryazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zorluğu da değildi. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arabistan dünyasıyla bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazıyla çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğu için okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı. İsmet İnönü. Hatıralar, Cilt 2, sayfa 223…”


Gündoğdu, “Gelin Osmanlıcanın yeni nesiller tarafından öğrenilmesini de haykıralım, Osmanlı kültürüne sahip çıkmayı haykıralım” çağrısında bulundu.


 

Zinde Güçleri Göreve Çağırdılar


Uluslararası güçlerle kol kola girenlerin, bugün zinde güçleri göreve davet ettiğini kaydeden Gündoğdu,  “6-8 Ekim olaylarında Kürtlerin haklarını savunmak için yola çıkanların neye hizmet ettiğini iyi biliyoruz. Taksim Gezi Parkı bahanesiyle darbe girişiminde bulunanların amacını anladık. Şimdi ise maden ocakları ve emek sömürüsü üzerinden toplum mühendisliği yaparak muhafazakâr kesimi dizayn etme çalışma hastalığı devam ediyor. Hem maden sömürüsüne karşı olalım hem dine karşı olmayalım. Hem emek sömürüsüne karşı hem de emperyalizme karşı çıkalım; hem Siyonizme, Siyonistlerin Ortadoğu dizaynına karşı çıkalım hem de millet iradesinin yanında yer alalım. Dün, 2007’li yıllarda zinde güçleri çağıran sağ taraftaki kesimlerdi, şimdi soldaki BDP ve yandaşı olan örgütler çağırıyor. Onun için Türkiye, insan, değer, din tanımlarına objektif yaklaşırsanız, sağlıklı sonuç alırsınız. Bu millet yaptıklarını, yapacaklarını biliyor” diye konuştu.

 

Yeni Anayasa Şart


Yürürlükte olan anayasanın millete uzak olduğunu ifade eden Gündoğdu, yeni anayasa talebini daha gür şekilde seslendireceklerini söyledi. Gündoğdu, yüzde yüz milletle buluşmuş bir anayasaya ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, “Mesela darbe anayasasına niye referans oluyorsunuz? Bu anayasa bugün yürürlükte, bugün bu değişmediğine göre, bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterdiğine göre, iki doğrusundan birisini de bu olarak alıyorum. Anayasadaki devletin niteliklerinde de demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti tanımlamalarının demokratik devletle, sosyal devletle, hukuk devletiyle kimsenin sorunu olmaz. Tanımsız laikliğin Türkiye’de uygulanma biçimi, hep dindarı devre dışı bırakan biçimde olmuştur” dedi. 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen