Haber
2013-11-09 06:43:48
Hayatı Amaç Haline Getiren Bir Eğitim Sistemine Geçmemiz Lazım

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, gençliğin konuşuluyor olmasını çok önemli bulduğunu ifade ederek, “Burada üniversiteye kadar gelen süreçte biz gençlerin önüne ne koyduk. Bunu masaya yatırdığımızda test çözmeyi, sınavlarda arkadaşlarını elemeyi değer olarak takdim ettiğimiz bir gençlik var. Öğretmen ve velinin, öğrencisinin ya da çocuğunun diğer çocuklardan bir soru bile olsa fazla çözmesini katma değer gören bir sistem var. Bu yanlış. Burada test çözse de çözmese de, başarılı olsa da olmasa da insan olarak, birey olarak, sivil itaatsizlik olarak sorgulayan bir gençlik yetiştirmemiz; birinci aşamada bu sınavları amaç haline getiren sistemden, hayatı amaç haline getiren sisteme geçmemiz lazım” dedi. 


Mersin’de yapılan Eğitim-Bir-Sen Akdeniz Bölge Toplantısı’nda konuşan Ahmet Gündoğdu, sendikal çalışmalar ve gündeme ilişkin konularda değerlendirmelerde bulundu.  Son günlerde yoğun bir şekilde tartışılan gençlik konusuna değinen Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tartışma biçimiyle ilgili elbette söylenecek çok söz var. Ama gençliğin konuşuluyor olmasını çok önemli buluyorum. Burada üniversiteye kadar gelen süreçte biz, gençlerin önüne ne koyduk. Bunu masaya yatırdığımızda test çözmeyi, sınavlarda arkadaşlarını elemeyi değer olarak takdim ettiğimiz bir gençlik var. Öğretmen ve velinin, öğrencisinin ya da çocuğunun diğer çocuklardan bir soru bile olsa fazla çözmesini katma değer gören bir sistem var. Bu yanlış. Burada test çözse de çözmese de, başarılı olsa da olmasa da insan olarak, birey olarak, sivil itaatsizlik olarak sorgulayan bir gençlik yetiştirmemiz; birinci aşamada bu sınavları amaç haline getiren sistemden, hayatı amaç haline getiren sisteme geçmemiz lazım. İkinci aşamada ise ilkokulda, ortaokulda, lisede çocukların yüzde 99’u anne babasının yanında. Üniversiteyi kazanırken, kazanma esnasında, kazanmadan önce ailenin katlandığı mali sorumluluklara bir de başka şehirde üniversiteyi kazanmasıyla ek bir yük ve sorumluluk ekleniyor. Devletin, yurtlarda kalmak isteyen her öğrencinin ihtiyacını karşılayacak yurt inşa etmesi gerekiyor. Gençlik ve Spor Bakanımızın birinci görevinin bu olması lazım. Bakanlık yüzlerce yurt, binlerce oda hizmete açıyor bunlar güzel ancak; sorun şu Anadolu’nun bir başka ilinden üniversiteyi kazanarak gelen genç, devlete müracaat edip devlettin yurdunda burada sana kalacak yer yok dediğinde o genç başka çözüm yolları buluyor. Müracaat ettiği yerler, destek istediği yerler aldığı cevaplar sıkıntı. Bu CHP’linin, AK Partili’nin, MHP’linin Kamu-Senli’nin, Memur-Senli’nin çocuğu fark etmez, bu çocukların tamamı bizim çocuğumuz. Konuyu sayın başbakan gündeme getirdi. Öyleyse bu sadece terörü içerir demek gençliği görmemek demektir. Sadece başbakan gündeme getirdi öyleyse ben karşı çıkmalıyım demekte gençlere sahip çıkmamak demektir. Bir diğer konu, yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede gençlerin dini kültüre sahip olması gerekmektedir. Anne babaya tanınan evrensel hukukun ve anayasamızın 24. maddesinde yer alan, ‘isteyen anne baba çocuklarına din eğitimi aldırır’ hükmünü ne yazık ki anne ve babalar çağdaşlaşma adına din eğitimi almama noktasında kullanmıştır. Sonuç olarak manevi yönü zayıf olan çocuklarımız açısından tüketim toplumu ve kapitalizmin ikram ettiği ya da vaat ettiği şeyler tehlike olabiliyor. Benim iktidara, muhalefete çağrım; gelin gençliği, aile yapımızı günlük siyasi çekişmelere alet etmeden, politik kavramlar kullanmadan yetiştirelim. Onların, bilimin, özgürlüklerin merkezi olan üniversitelerde bu özgürlüğe kavuşması, değerler eğitiminden hissedar olması, nasiplenmesi, geleceğin aile reisleri olarak olumsuz yollara düşmemesi gibi kırmızı çizgilerimizin olması lazım. Bir bütün olarak aileyi koruma, nesli koruma, gençliği koruma, bunları korumak için devletin yapması gerekenler, altyapı, eğitim sistemi, milletin sahip çıkması gerekenler, siyasi partilerin sorumlulukları, sivil toplum örgütlerinin sorumlulukları gibi tamamımızın mesele gençlikse gerisi teferruattır diyeceğimiz bir noktada olduğumuzu düşünüyorum.” 

Öteki Diye Tabir Edilen Kesim Beriki Olmak İstiyor

Çözüm sürecinde akil insanlar içinde yer aldığını hatırlatan Gündoğdu, “Türkiye’yi karış karış dolaştım. 37 ile gittim. Gördük ki devletin öteki ilan ettiği Kürtler, Aleviler, başörtülüler, muhafazakârlar da, toplumun öteki ilan ettiği Romanlar da beriki olmak, eşit yurttaş olmak istiyor. Bu son açıklanan demokrasi paketi, demokrasiyi genişleten, derinleştiren, ileri demokrasiye yol alan bir pakettir. Burada Kürtler, başörtülüler kendini çok daha beriki hissettiler. Bunu diğer dışlanmış kesimlerin kucaklanması, takip etmesi lazım. Bunun da tek yolu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı adı altında herkesi kucaklayacak yeni bir anayasaya artık geçmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

Meclise başörtülü milletvekillerinin girdiğini kaydeden Gündoğdu, şunları söyledi: “Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partileri tebrik ediyorum. Orada gösterdikleri duyarlılık, cinsiyet ayrımcılığını sona erdirme, kadın kadına eşitliği sağlama ve meclisi bir ayıptan kurtarma adına önemli bir adımdı. Ama siyasette Merve Kavakçılar, kamuda başörtüden atılan öğretmenler, doktorlar, hemşireler, bedel ödeyenler, üniversiteden atılan kızlar bu ödedikleri bedelle bunun temelini attılar. Memur-Sen olarak topladığımız 12 milyon 300 bin imza, ki bu ana muhalefet partisinin oyundan daha fazla bir imzadır, sonucu milletimiz ‘başı örtülü, başı açık gibi bir sorun yok, ey siyasetçiler siz de kafayı taktığınız başörtüsünü kafanıza takmayın’ diyerek bu sorunu çözmüştür. Normalleşen Türkiye’de yasaklarla, yasakları geçim kaynağı edinerek gidilen yol doğru bir yol değil, bunu önemsiyorum. Artık siyasi partilerin yasaklardan medet ummak yerine daha ileri demokrasi vaadiyle birbiriyle rekabet etmesi gerektiğini düşünüyorum.”

 

“Ücret bizim için araçtır, amaç medeniyet davasına, insanlık davasına, insana, millete, mazlum halklara yardım etmektir ama ücretin de insan onuruna yakışır bir şekle gelebilmesi de asli görevimizdir” diyen Gündoğdu, “Bu, asli görevimiz. Ücret sendikacılığı amaç değil, araçtır. Siyaset kurumu, sendika, memuriyet, hepsi araçtır; amaç medeniyet davamıza hizmettir. Almak için ter akıtmak bizim görevimizdir; ama veren Allah’tır vermiyorsa başka hikmetini bilip teslim olmakta yine bizim değerler sendikacılığımızın olmazsa olmazıdır” ifadelerini kullandı. 


Yeni bir toplu sözleşme sürecini geride bırakıldığını belirten Gündoğdu, “İlk üç gün bütün gazeteler, televizyonlar, web siteleri yapılan sözleşmenin ihtişamını anlattı. Rakiplerimizden hiç ses çıkmadı. 3 gün sonra bazı basın kuruluşları yönlendirme haber yaparak, rakamlara takla attırarak, alınmışları alınmamış göstererek, değersizleştirme yolunu tuttular ve kısa bir süre bunda başarılı da oldular. 24 Temmuz da basın toplantısı yaptığımızda birinci hedefimizin çifte bayram yaşatmak olduğunu belirttik. Toplu sözleşmeyi erken imzaladın diyenler biz toplu sözleşme görüşmelerini 3 Haziran da başbakan ile görüşerek başlattık. Toplu sözleşmenin ilk haftasında genel başkanlarımla beraber kamu işveren heyetiyle toplu sözleşme görüşmeleri yaptık. Şimdi Kamu Sen neden biz orada yoktuk diyor. Yasa gereği toplu sözleşme yapma hakkı yetkili sendikadadır. Toplu sözleşme de 11 hizmet kolunun 10’un da yetkili ve sorumlu sendika Memur-Sen’dir. Bir hizmet kolunda yetki KESK’tedir. Hizmet kollarında kültür sanat kolunda asla biz görüşemeyiz, yetki onlardadır çalışanlar yetkiyi onlara vermiştir. Kamu-Sen’in hiçbir hizmet kolunda yetkisi yoktur. Genelde yetkili değildir. Toplu sözleşmede yetkili değildir, seyircidir. Seyircilerin izleme hakkı vardır, yorumlama hakkı vardır ama söz yetkisi, teklif yetkisi yoktur. Burada devre dışı bırakılan Kamu-Sen’dir çünkü yasa öyle söylüyor” dedi.

 

Toplu sözleşmede hedeflerinin çalışanlar arasındaki makası daraltmaya yönelik olduğunu dile getiren Ahmet Gündoğdu, “Birincisi, en düşük memur maaşıyla en yüksek maaş arasındaki makası daraltmaktı. Yüzde 1 zam alsanız da, yüzde 10 zam alsanız da bu hizmetliye 10 TL, müsteşara 100 TL’ye tekabül ediyordu. Aradaki makas açılıyordu. İkincisi çalışırken aldığı maaş ile emekli maaşı arasındaki makası daraltmaktı. Üçüncüsü, işçinin emekliye esas olan maaş oranıyla memurun emekliye esas olan maaş oranını daraltmaktı. Dördüncüsü, emekli ikramiyesini arttırmaktı. Bu dört maddenin hayata geçmesinin tek yolu taban aylığa zamdır. 5. maddemiz geçen yılki mağduriyetleri gidermekti. Öğretmenlerin ek ödeme mağduriyetini gidermek, 4/C’lilerin ekmeğini büyütmekti. Şükürler olsun bu hedeflerimizi gerçekleştirdik” diye konuştu.

 

Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “4/C’li bekâra 253 TL, evliye 493 TL net zam aldık, toplu sözleşme ikramiyesini 1 Ocak 2015’ten geçerli olmak üzere 60 TL’ye çıkardık. Cumhuriyet döneminde ve son 40 yılda bu toplu sözleşmeden daha iyisini rahmetli Özal ve rahmetli Erbakan vermiş. Şimdi Memur-Sen aldı, bundan sonra daha iyisini Memur-Sen, Eğitim-Bir -Sen alacak.” 

 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen