Haber
2013-04-01 07:37:56
Hükümet Elini Kesesine Değil, Memurun Ensesine mi Atıyor?

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın, “Hükümet, istihdamda güçlük çekilen dezavantajlı yerlerde personeli tutabilmek için farklı ücret uygulayıp oralarda çalışmayı cazip hale getirmek yerine rotasyonla memuru muzdarip hale getirmeyi mi planlıyor” diye sordu.

Eğitim-Bir-Sen Tokat Şubesi tarafından Reşadiye, Niksar, Turhal ve Erbaa ilçelerinde düzenlenen teşkilat buluşmalarına katılan Ali Yalçın, ulusal ve yerel basın temsilcileriyle bir araya geldi. Memurlara yönelik rotasyon tartışmalarına değinen Yalçın, şunları söyledi: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kafa karıştıran beyanatları ne anlama gelmektedir. Ömer Dinçer zamanında Milli Eğitim Bakanlığı’nda yönetmelik çalışmalarında gündeme gelen ve verdiğimiz tepki ile gündemden çekilen eğitim çalışanlarına 3-5 yılda bir rotasyon uygulaması şimdi de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından mı gündeme getirilmektedir. Cebinde akrep varmış gibi elini kesesine atmayan hükümet, zemin yoklamak için elini memurun ensesine mi atıyor? Acaba nasıl karşılanır diye zemin mi yokluyor? Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ailesi olarak hükümeti uyarıyor ve 2,5 milyonun üzerindeki kamu çalışanının tedirgin edilmesine, huzurlarının kaçırılmasına ve tarihin en büyük kavimler göçüne şiddetle hayır diyoruz.”

Hükümetin, istihdamda güçlük çekilen yerlerde personel tutmakta zorlanıyorsa, bunun yolunun Şırnak-Beytüşşebap-Mezra ile merkezi yerlere farklı ücret uygulamasından geçtiğini kaydeden Yalçın, “Milyonlarca kamu çalışanına rotasyonda ödemek zorunda kalacağı yolluk ücretini dezavantajlı yerleşim yerlerinde çalışanlara fark olarak verdiğinde bu sorun zaten kökten çözülür. Nimet-külfet dengesi sağlandığında, bu yerleşim yerlerinde çalışan bazı meslek gruplarına uygulanan mali özendirme yaygınlaştığında, sorun kendiliğinden gündemden düşmüş olacaktır. Bırakın rotasyon yapılmasını, söylentisi bile kamu çalışanlarını huzursuz etmek ve çileden çıkarmak için yeterlidir. Bu konuda başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere sorumluluk makamında bulunan tüm yetkilileri uyarıyoruz” şeklinde konuştu.

Yasalarda Olmayan Yasağı Kafalarda da Bitiriyoruz

“Anayasa’nın ‘yasa ile belirlenir’ dediği ama 12 Eylül Milli Güvenlik Konseyi’nin yönetmelikle ihdas etmeye çalıştığı anayasal meşruiyetten yoksun kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların kılık-kıyafet yönetmeliğini tanımıyoruz” diyen Yalçın, şöyle devam etti: “12 Eylül askeri rejiminin kişi hak ve özgürlüklerini hiçe sayarak Anayasa’ya aykırı olarak oluşturduğu ucube yönetmelik, 30 yıldır toplum mühendislerine gerekçe oluşturuyor. Kamu çalışanının ense tıraşı, saçı, sakalı, favori uzunluğu, bıyığını alttan mı alacak üstten mi alacak onu bile belirlemeye çalışan; giydiği kazağın yakasına, ayakkabısının topuk boyuna, pantolonunun kumaşına kadar karışan, kamuda çalışmak için kadınlara başı açık olmayı dayatan, 28 Şubat’ın rektörlerince üniversite kapılarında kızlara uygulanan zulümlere dayanak noktası oluşturan çağdışı yönetmeliği artık tanımıyoruz. Üniversite çalışanlarımıza tanınan, öğrencilerin de sahip olduğu serbest kıyafet hakkının kamu çalışanlarına da tanınmasını istiyoruz. Bizlere, ne giyeceğine karar veremeyecek, devletin refakat etmesi gereken hasta muamelesi yapılmasına artık hayır diyoruz. Devleti, dış görüntümüzle değil, yaptığımız işle, ürettiğimiz katma değerle ilgilenmeye davet ediyoruz.”

‘Kamusal Alan’ Yalanına Son Vermekte Israrlı, Eylemimizde Kararlıyız

30 Kasım’da TBMM önünde hükümete yaptıkları çağrıya karşılık alamayınca 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde ülke genelinde kitlesel basın açıklamaları ile başörtülü kadınlara devlet eliyle uygulanan şiddete dikkat çektiklerini, 2 Ocak’ta ise bir günlük serbest kıyafet eylemiyle kararlılıklarının altını çizmeye çalıştıklarını hatırlatan Yalçın, “Hükümetin ses vermemesi üzerine sesimizi yükseltme adına bir ayda ‘Özgürlük İçin 10 Milyon İmza’ kampanyası düzenledik ve 2011 genel seçimlerinde ana muhalefet partisinin aldığı oy oranından bile yüksek olan 12 milyon 300 bin imzayı toplayarak bir Türkiye rekoruna da imza attık. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde aynı zamanda kadın ayrımcılığına da isyan anlamına gelen 12 milyon 300 bin imzayı hükümete teslim ettik. 8 Mart’ın sembolik anlamına uygun bir cevabın gelmemesi ve hükümetin iradesini ortaya koymaması sonrası her biri bir dilekçe gibi irade beyanı yansıtan imzaların arkasındaki kararlılığımızın da gereği olarak, ‘ferman padişahınsa dağlar bizimdir’ deyip sivil itaatsizlik’ eylemimizi başlattık. ‘Kamusal Alan’ yalanına son vermekte ısrarlı, eylemimizde ise sonuna kadar kararlıyız” diye konuştu.

Şapka Kanununu Takmayanlar, Bizden Yönetmeliği Takmamızı İstiyorlar

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ailesi olarak başlattıkları eylemin, birçok sendikanın da destek açıklamasıyla her geçen gün yayılmaya devam ettiğini dile getiren Ali Yalçın, “Başörtülü kadınlara da özgürlük içerdiği için Eğitim-Sen ve Eğitim-İş’in merkez yönetimi tarafından eleştirilen ama çoğu üyeleri tarafından da desteklenen eylemimizde laikçi jakoben kafalar bize yönetmeliği hatırlatıyor ve suç işlediğimizi söylüyorlar. Devrim kanunlarını, yürürlükte olan Şapka Kanunu’nu uygulamayan, şapka takmayanlar bize yönetmeliği takın diyorlar. Daha da ileri gidip sıkıyönetim komutanı edasıyla valiliklere talimat vermeye çalışıyorlar. Şapka Kanunu yürürlükte olduğu halde şapka takmayıp suç işleyen zevat, anayasal meşruiyeti olmayan yönetmeliğe tutunmaya yeltenmesin. Kamu çalışanları bu dayatmalardan bıkmıştır. Sadece kamu çalışanları değil, millet de illallah etmiştir. ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyası düzenleyip okula gelen kızlara başörtüsü zulmü uygulayıp ‘seni bu şekilde okula alamam. Kendi verginle oluşturduğun kamudan hizmet alırsın ama başörtülü olarak hizmet sunamazsın’ deniliyor. Kahramanmaraş’ta başörtüsüne el uzattı diye kurşun yiyen Fransız kadar tahammülümüz yok. 28 Şubatçılar tarafından Sütçü İmam’dan kovulan kızlar, Fransa’da üniversite okumuştur. İçimizdeki Fransızlar kafa yapılarını değiştirmelidir. Damızlık erkek ithal etmeyi teklif edecek kadar batıcı olan Abdullah Cevdet’in bugünkü mirasçılarına sesleniyor ve sizin haddini bildirerek TBMM’den yaka paça atmaya çalıştığınız Milletvekili Merve Kavakçı, Belçika meclisinde ayakta alkışlanıyor. Başörtülü Türk kızı Belçika’da milletvekilliği, Saraybosna’da belediye başkanlığı, Microsoft’ta yazılımcılık yapıyor. Batıcıysanız batıya bakın, yok eğer bu coğrafyanın, bu toprakların bu medeniyetin insanıysanız, Sütçü İmam sizi görmesin diyoruz” ifadelerini kullandı.

Dipçik Zoruyla Yasak Ancak Bu Kadar Sürer

Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Yıllarca yapılan toplum mühendisliğinin bundan daha öte gidebileceği yol kalmamıştır. Dipçik zoruyla bu iş bu kadar gider. Başta eğitim kurumları olmak üzere kamuda serbest kıyafet eylemine katılım rekor seviyeye doğru ilerlemekte ve eylem, demokratik olgunluk içerisinde her geçen gün yayılarak devam etmektedir. İstiklal mahkemelerinde şapka takmayanlar önce asılmış, sonra ise gerekçesi yazılmıştı. İstiklal mahkemelerindeki gibi fiili durum oluşmuştur. Gerekçesini hükümetin yazmasını ve 12 Eylül bakiyesi ucube yönetmeliği kaldırmasını bekliyoruz.”

Çağlar: Destan Yazmaya Devam Ediyoruz

Eğitim-Bir-Sen Tokat Şube Başkanı Cemil Çağlar ise, üye sayılarını artırmaya devam ettiklerini belirterek, “Yaptığımız çalışmalar, gerçekleştirdiğimiz eylem ve etkinliklerle destan yazmaya devam ediyoruz” dedi. 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen