2. Sube Kadinlar Komisyonu bulusmamizi Baskent Ögretmenevi’nde gerçeklestirdik. Toplantinin açilisinda konusan Egitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Baskani Ahmet Gündogdu, Egitim-Bir-Sen’in kadin sendikal liderlerine çok görev düstügünü belirterek, “Bunlari basarmak fedakarlik, cefakarlik, inanmislik ve adanmislik ister. Bu salonda bulunan hanim kardeslerimizde de, basarmak için gereken fedakârlik, cefakarlik, adanmislik ve inanmislik fazlasiyla var. Iyi ki var. Iyi ki varsiniz. Egitim-Bir-Sen’in büyümesinde pay sahibi olacaksiniz. Memur-Sen’in gücünü artirmasina katki saglayacaksiniz. Bu ülkenin, bu cografyanin, bizim medeniyetimizin kadinlarinin nelere muktedir oldugunu herkesin anlayacagi sekilde kanitlayacaksiniz” dedi.
Kadin-Kadin Esitliginde Sorun Var
“Gasp edilen haklari güya kendisine verildigi için bugün herkesten fazla devrimci geçinen kadin bilmelidir ki, ayni devrim kendisine kadinligini da kaybettirmistir” seklinde sözlerini sürdüren Gündogdu, “Biz Egitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ailesi olarak, kadinlarin kadinliktan uzaklasmadan, kendileri kalarak topluma öncü olmalarini ve liderlik yapmalarini istiyoruz. Kadinlarin her alanda ilerlemesi, söz sahibi olmasi ve hak ettigi noktaya ulasmasi için, her zaman ve her yerde her türlü destegi vermeye haziriz. Biz, sadece kadin-erkek esitligini degil, erkek-erkek, kadin-kadin esitliginin de gerçeklesmesini istiyor ve savunuyoruz. Bugün, erkek-erkek esitliginde herhangi bir sorun yok. Ancak kadin-erkek esitliginde sorunlar var. Bir o kadar sorun da kadin-kadin esitliginde yasaniyor. Basörtülü kadinlar, basörtüsü yasagi nedeniyle, basi açik kadinlarin yararlandigi egitim, çalisma ve seçilme hakkindan ya mahrum birakilmakta ya da kisitli olarak yararlandirilmaktadir. Basörtülü kadinlara ayrimcilik yapilmaktadir. Temelde bir insan hakki ihlali olan bu duruma, sadece basi örtülü kadinlarin degil, basi açik kadinlarin da ‘dur’ demesi gerekmektedir. Kadin haklari ve ayrimcilikla mücadelede samimi olan tüm kadinlar, ‘basörtüsü’ nedeniyle, çalisma ve egitim hakkindan yoksun birakilan, milletvekili olamayan kadinlarin hakkini savunmada en önde saf tutmalidir” ifadelerini kullandi.
Kadinlari ‘fiziki dogurganligi’ üzerinden ve sadece onunla sinirli bir alana hapsederek görülmesine karsi çiktiklarini kaydeden Gündogdu, söyle konustu: “Kadinlarin, fikri dogurganliginin/üretkenliginin, düsünsel dogurganliginin, duygusal dogurganliginin, çalisma hayatindaki üretkenliginin esas alinmasina ve ön plana çikarilmasina ülke ve millet olarak gayret ediyoruz, etmeliyiz. Bu dogurganliklarini bilime, irfana, is hayatina, toplum hayatinin bütün alanlarina yansitmaliyiz. Kadinin üretkenliginin firsat ve imkân esitligi çerçevesinde sanat, siyaset, bürokrasi ve akademik hayata da temayüz etmesini, kaliteli ve nitelikli toplumun ortaya çikmasinda kadinlarin öncü roller üstlenmesini arzu etmekteyiz. Bugün, neredeyiz? Olumlu gelismeler olmakla birlikte bir Marie Curie’miz halen yok, Nobel ödülü alan hatta aday olan bir bilim kadinimiz halen yok. Artik olmali, bu ülkenin kadinlari istiklal savasinda nasil sorumluluk aldilarsa ülkemizi, insanimizin ve medeniyetimizin istikbal mücadelesinde de sorumluluk almalidir. Kadinlar sorumluluk aldiginda, bu mücadele daha kisa sürede basariyla taçlanacaktir. Biz, çag açan çag kapatan, tarihin akisini degistiren, bilimde çigir açan, insanligin önüne yeni firsatlar koyan, yeni ufuklar açan kadin prototipini özlüyor ve bekliyoruz. Ülkemizin bütün bunlari basaracak kadin potansiyeline sahip oldugunu biliyoruz. Bu potansiyeli harekete geçirmek için bugün zemin daha müsait. Bilim alaninda çigir açan, topluma siçrama yaptiran, ülkemize çag atlatan kisacasi her alanda basarili kadinlar görmek istiyoruz.”
Kaynagi ne olursa olsun ve müntesipleri kim olursa olsun kadini nesnelestiren, metalastiran her zihniyete karsi koymak zorunda olduklarinin altini çizen Ahmet Gündogdu, “Kadini tüketim çilginliginin öznesi, yazili ve görsel medyanin reyting malzemesi olmaktan çikarmaliyiz. Insani degerlerin yok edilmeye çalisildigi, zulmün karanliginin daha da arttirilmak istendigi bu dönemde, insani degerleri yeniden insa ederek çag atlamanin, insani degerler merkezli yeni bir çagi baslatmanin merkezi olmalidir, adi olmalidir kadin. Kadin yerkürenin, ülkemizin, kurum ve kuruluslarimizin, isyerlerimizin, ailemizin figürani ya da yardimci oyuncusu degil basrol oyuncusu olmalidir. Bununla da yetinmemeli, hayat filminin senaristi, yönetmeni, yapimcisi olmalidir. Artik, basarili erkeklerin arkasindaki kadinlardan, her alanda kendi basari hikâyelerini yazan kadinlarin sahne alma zamanidir” diye konustu.
Kadin Elinin Hamuruyla Her Ise Karissin
Gündogdu, sözlerini söyle sürdürdü: “Bir yandan kadinlarin karar alma mekanizmalarinda söz sahibi olmalarinin en kestirme yolunun siyasal katilimdan geçtigi savunulurken, hatta kota uygulamalari önerilirken, diger taraftan da bu katilima cesaret edenlere en yüksek perdeden ‘haddinin bildirilmesi’ gerektigi talimatiyla bir kisim kadin örgütlerinin sokaga firlamasi ve adeta bir linç furyasi olusturmasi, yakin siyasi tarihimizin vicdanlari en çok yaralayan olaylari arasinda yerini almistir. Biz diyoruz ki, kadin, elinin hamuruyla her ise karissin. Ancak kadinin seçilmislerin arasina katilmasi olayi ile atanmalari olayina ayni bakmiyoruz. Ister siyaset, ister sivil toplum, ister sendika olsun kadinlarin tüm seçim süreçlerine katilmalarini, kararlilik, mücadele ve ehliyetleriyle bu yolda ter akitmalarini ve bunun karsiligini almalarini istiyoruz. Bu noktada, kadinlara yönelik ne kota uygulanmasini ne de pozitif ayrimcilik yapilmasini istiyoruz. Kadinlarin sadece tesvik edilmelerini, mücadelelerine katki verilmesini önemsiyoruz. Ancak, bürokratik atamalarda ayni seyi söylememiz mümkün degil. Çünkü orada demokratik bir seçim yarisi yok, dogrudan siyasi iradenin atamasi, takdiri var. Dolayisiyla bürokratik atamalarda kadina yönelik pozitif ayrimcilik yapilabilir. Bir bürokratik makam için erkekle kadin yarisiyorsa, erkekle esit ve esite yakin kidem, liyakat, ehliyet ve birikime sahip olan kadinlara pozitif ayirimcilik yapilmasi gerektigine ve hakkaniyeti de gözeterek kadinlardan yana takdir kullanilmasina destek veriyoruz.”
Ilkögretimde çalisan kadin ögretmenlerin oraninin yüzde 49, ortaögretimdeki kadin ögretmenlerin oraninin yüzde 41, buna karsin okul müdürlerinin yüzde 8,8’inin, okul müdür yardimcilarinin ise yalnizca yüzde 11’inin kadin olduguna dikkat çeken Gündogdu, “Bu oranlar son günlerde biraz daha iyilesmekle birlikte yeterli degildir. Bu sayilarla hem Türkiye’de hem de egitim hizmet kolunda demokratik, katilimci, çogulcu yönetimden söz edilebilir mi? Nüfusun yüzde 50’sinin temsil ve yönetim makamlarinda adil olarak temsil edilmedigi bir siyasal sistemin demokratik oldugunu söylemek mümkün olabilir mi? Bütün bunlardan sonra sunun da altini çizmekte yarar var. Temsilde, idareciliklerde kadinlara yer verilsin derken, nasil verilirse verilsin gibi toptanci bir yöntemi kast etmiyoruz. Toptanci bir yöntem veya yaklasim dogru mu? Bunu da kendimize sik sik sormaliyiz. Bu ülkede kadin basbakanlar, kadin bakanlar görev yapti. Bugün, Türkiye’nin en etkin isadamlari derneginin baskani kadin. Dikkatinize sunuyorum dernegin adi isadamlari dernegi ama baskani bir kadin. Baskanin bir kadin olmasi hepimizi umutlandirmisti. Fakat görüyoruz ki, toplumun degerleriyle hala barisik degil, hala toplum ne düsünüyorsa tersini söylüyor, israrla toplum ne istiyorsa tam tersini talep ediyor. Disisleri Bakanligi’ni bir kadinin yaptigi dünyanin süper gücünün öldürdügü, zulmettigi, dul biraktigi kadin sayisini saymaya kalksak herhalde ömrümüz yetmez. Bu noktadaki durusumuz, kadin olsun nasil olursa olsun degildir. Kadin olsun, ancak kültür ve medeniyet köklerimizden beslenen, toplumun degerleriyle barisik, sivil, özgürlükçü, demokrat, aydin, ufku açik, insani ve insan onurunu esas alan, iyi egitimli, liyakatli kadin olsun. Öldürenlerin degil, yasatanlarin safinda yer alan kadin olsun” degerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’de En Büyük Siddeti Basta Basörtülüler Olmak Üzere Kadinlar Görüyor
Bugün Türkiye’de en büyük siddeti basta basörtülüler olmak üzere kadinlarin gördügünü vurgulayan Gündogdu, “Kadina yönelik siddet basta olmak üzere kadinlarin sorunlarini, basarilarini genellikle erkekler anlatiyor, onlar yaziyor. Kadinlarin magduriyetlerini de, zaferlerini de, direnislerini de, basari hikâyelerini de yine kendileri yazsin, kendileri anlatsin diyoruz ve bunu oldukça önemsiyoruz. Egitim-Bir-Senimizin ‘Ödenmis Bedeller Unutulmasin’ yarismasinda toplamda 7 kisi dereceye girerek ödül aldi. Bu 7 kisiden birinci de dâhil 5’inin kadin olmasi bizleri çok sevindirdi. Kadinlardan yazici bir kadronun yetismesini, gelecek nesiller için çok degerli ve anlamli bir gelisme diye düsünüyoruz. Bu olumlu gelismelerin devam etmesi için kadin örgütlenmesine çok önem veriyoruz. Kadinlar olarak sizler; insanca yasamak, daha adil, esitlikçi ve barisçi bir ülke ve dünya olusturmak için örgütünüzle birlikte taleplerinizi yasama geçirmek durumundasiniz. Yasadigimiz çevrede bizi ilgilendiren her türlü karara katilma hakkina ve sorumluguna sahip oldugunuzu unutmamalisiniz. Sadece kadinlari ilgilendiren konularda degil her konu da ama her konuda söz söylemeli ve fikir üretmelisiniz. Bu noktada, kendinize ve diger kadinlara saygiyi ön plana almali ve farkli fikirlere açik olmalisiniz. Sahip oldugunuz becerileri gelistirmek ve bu becerilere yenilerini eklemek için örgütünüzden yardim istemelisiniz, örgütle birlikte özel yeteneklerinizi gelistirmelisiniz. Birbirinizle dayanisma içinde olarak ve birbirinize güvenerek yol alabileceginizi unutmamalisiniz. Sahip oldugunuz annelik, arabuluculuk, dinlemeye yatkinlik, örgütlenme becerisi gibi güçleri bizleri ikincilestiren, ötekilestiren kosullari ortadan kaldirmak için kullanmalisiniz. Ortak sorunlarinizi çözmek için ortak hedefler belirleyip bu hedefleri gerçeklestirmek için örgütlenerek mücadele etmenin yollarini bulmalisiniz. Bütün bunlari yaparken, kadinlarin kendi istek ve iradelerini gelistirmeleri gerektigini, esit ve güvene dayanmayan iliskiler kurulmadigi takdirde yeni egemenlere teslim olmak zorunda kalinacagini unutmayalim” seklinde konustu.
Sendikalar Erkeklere Mahsus Örgütler Degildir
Sendikalarin, erkeklere mahsus, erkeklere tapulanmis örgütler olmadigini anlatan Gündogdu, sunlari söyledi: “Sivil itaatsizlik, kadinlara yasaklanmis bir tavir degildir. Bütün bunlar, kadin ya da erkek ayrimi içermeden insana mahsus konular. Insan, sadece erkeklerden ya da sadece kadinlardan ibaret bir canli türü degil. Insan onuru, kadina ya da erkege degil bütün insanliga ait bir deger ve bütün insanlarin hakki. O zaman, magduriyetlerden kurtulmamizda zemin olarak gördügümüz, insani esas alma ve insan onuruna dayanan bir sistem kurma mücadelesinin merkezi haline getirdigimiz, insani degerleri yeniden insa etmek misyonunu yükledigimiz, sorunlarimiza çözüm üretme göreviyle donattigimiz konfederasyonumuzda ve sendikamizda sorumluluk almak noktasinda kadin-erkek ayrimi yapamayiz, yapmamaliyiz. Bizim örgüt olarak istegimiz ve hedefimiz, kadinlarin kadina mahsus özelliklerini yitirmeden, kadin olarak ve kadin kimligini koruyarak mücadelemizin her asamasinda, örgütümüzün her biriminde, faaliyetlerimizin tamaminda kadin çalisanlarin ve kadin üyelerimizin daha fazla yer almasidir. Daha fazla sorumluluk olmasidir. Daha istekli olmasidir. Daha fazla katki vermesi, daha yüksek katilim saglamasidir. Nasil bir yarin istedigimizi, kadin-erkek demeden birlikte belirlemeliyiz. Hayal ettigimiz ve hedefledigimiz gelecegi de, erkek ya da kadin ayri kulvarlarda mücadele ederek gerçege dönüstüremeyiz. Biz, bu noktada anahtar kelimenin ‘insan’ oldugunu kabul ediyoruz. Alaninizda ses getireceksiniz. Tipki, insan haklari savunucusu Raso Parks gibi, tipki Filistinli çocuklarin dramina sessiz kalmamak adina ölümü göze alan Rachel Corrie gibi. Tipki, kadin gazeteci, kadin haklari ve demokrasi eylemcisi 2011 Nobel Baris ödülü sahibi Yemenli Tevekkül Karman gibi. Onlar da kadin. Kadinliklarini geri çekilme gerekçesi yapmadilar, kadinliklarini ayricalik beklentisi gerekçesi olarak görmediler. Haksizliga sessiz kalmadilar, insan haklari ihlallerine göz yummadilar, içinde yasadiklari toplumun hatta hiç bilmedikleri cografyanin insan onuru mücadelesine katki sundular. Direnç gösterdiler, direnisin sembolü oldular. Örgütlü yapilarin içerisinde yer aldilar. Örgüt liderligi yaptilar.”
Türkiye’deki En Demokratik Kurulusuz
Alanlara çikmak ve örgütlenme noktasinda Türkiye’nin en rahat, en hizli, en heyecanli kuruluslarindan olduklarini kaydeden Gündogdu, “Çünkü, insanlarin temel hak ve hürriyetlerine sahip çikma konusunda en öndeyiz. Her seyden önce temel hak ve hürriyetlerin en temel düsmani antidemokratik süreçler ve darbeler döneminde basini dik tutan kuruluslarin en basinda geliyoruz. Son üç yilda kamu görevlilerinin özlük, mali ve sosyal haklarinda 127 tane kazanim üretmisiz. Bu kazanimlardan bazilari da dogrudan hatta sadece kadinlari ait ve insani boyutu yüksek kazanimlardir. Özellikle konfederasyonumuzun yillardir israrla üzerinde durdugu kadinlarin dogum öncesi ve sonrasi kullandiklari analik izninin artirilmasi, dogumdan önce kullanmadigi analik iznini dogumdan sonraki süreçte kullanabilmesi, süt izninin ilk alti ay 3 saat, ikinci alti ay 1,5 saat olmak üzere bir yila çikarilmasi ve bu izinleri kisinin istegi dogrultusunda kullanmasi, kadin kamu görevlilerinin hamilelik döneminde gece nöbeti veya gece vardiyasindan istisna tutulmasi, yasli, yatalak ve özürlü aile bireyi bulunan kamu görevlilerine günde 1 saat izin kullanmasi ve mesai baslangiç ve bitis saatlerinin farkli belirlenmesi bunlardan bazilari” dedi.
Insani esas alan ve insan olmanin hazzinin yasandigi yeni bir dünya düzenin kurulmasi adina
Egitim-Bir-Sen
kadin sendikal liderlerine çok is, çok görev düstügünü
vurgulayan Ahmet Gündogdu, sözlerini söyle tamamladi: “Bunlari
basarmak fedakarlik ister, cefakarlik ister, inanmislik ve adanmislik ister.
Bu salonda bulunan hanim kardeslerimizde de, basarmak için gereken fedakârlik,
cefakarlik, adanmislik ve inanmislik fazlasiyla var. Iyi ki var. Iyi ki varsiniz.
Egitim-Bir-Sen’in büyümesinde pay sahibi olacaksiniz. Memur-Sen’in
gücünü artirmasina katki saglayacaksiniz. Bu ülkenin, bu
cografyanin, bizim medeniyetimizin kadinlarinin nelere muktedir oldugunu herkesin
anlayacagi sekilde kanitlayacaksiniz. Yönetsel mekanizmalarda en üst
düzeyde sorumluklara talip olacaksiniz. Bu teskilat buna müsait durumda.
Türkiye’nin en demokratik sivil toplum kurulusuyuz. Ben varim dediginizde
icazet alacaginiz tek yer delege iradesidir. Ben mücadelemizde de, sorumluluklari
paylasma noktasinda göstereceginiz irade de yolunuz, ufkunuz ve idrakiniz
açik olsun diyorum.”
Bilgin:
Siddete, Örgütlü Mücadeleyle Son Verebiliriz
Genel
Teskilatlanma Sekreterimiz Murat Bilgin, Türkiye’de
hala kadinlarin özgürlük sorunu oldugunu ifade ederek, “Bu
sorun tam orta yerde duruyor. Birçok insan bu sorunlari, ‘ben görmedim,
bilmiyorum’ diyor ama bizler görmezlikten gelemeyiz. Hala bu ülkenin
meclisinde bir kisim kadinlarimiz özgürce yer alamiyor. Artik Egitim-Bir-Senli
kadin yöneticiler ve bu ülkenin tüm akliselim kadinlari; sizler
için sorumluluk zamanidir. Hepiniz birer ‘Rosa Parks’ olmalisiniz.
Onun Amerika’da zenci-beyaz ayrimini sona erdiren kararli eylemini hiçbir
siyah erkegin cesaret edemedigini yapmis olmasi, kadinlarin direnisinin önemini
bize anlatan güzel bir örnektir. Onun için sizler illerinizde,
bizler Ankara’da bu mücadeleye öncülük etmeliyiz”
dedi.
Sendikalarin
herkes için sorun çözme ve çözüm üretme
yeri oldugunu kaydeden Bilgin, “Bu ülkede hala kadina yönelik
siddet, baski, asagilama varsa, bunda örgütlü olamamanin, birlikte
mücadele edememenin önemli payi vardir” ifadelerini kullandi.
Metin: Sorunlara Çözümü Beraber Üretmek Zorundayiz
Genel
Merkez Kadinlar Komisyonu Baskani Muammer Metin,
Egitim-Bir-Sen üyelerinin yüzde 30’unun kadin üyelerden
olustugunu ama kadinlarin yönetim sorumlulugunu adeta erkeklere havale
ettigini ifade ederek, sunlari kaydetti: “Bugün burada Türkiye
geneli subelerimizin kadin komisyonlari ile biraradayiz. Bu bulusma bundan sonra
biz daha çok variz anlamina gelmektedir. Bu komisyonlarda varlik degil,
bütün yönetsel mekanizmalarda variz demenin irade beyanidir.
Egitim çalisanlarinin yüzde 53’ü bayanlardan olusuyor.
Bu durum, sorun varsa eger bu sorunlar herkesi ilgilendiriyor ama en fazla bayanlari
ilgilendiriyor demektir. Sorunlar hepimizin sorunu ise çözümleri
de beraber üretmek zorundayiz. Havaleci bir mantikla, baskasi çözsün
anlamina gelen taseron mantigiyla sorunlari çözemeyiz. Kimse bize
pesimizden gelin dememeli ama biz de kimsenin pesinden gitmeye razi olmamaliyiz.
Kol kola, omuz omuza mücadeleyi ortak vermeden, teri ortaklasa dökmeden
basaramayiz. Mehmet Akif Inan ve arkadaslari Egitim-Bir-Sen’i kurarken
kurucular kurulunda iki bayan vardi. Kurarken ben varim diyenler, yürürken
ben yokum diyemezler. Kurulusunda bizim adimiza tarlaya izini naksedenlerin
amaci bayanlarin mücadeleye katilmasi çagrisidir. Tarlada
izimiz varsa, harmanda yüzümüz var demektir. Sofrada tuzumuz
varsa, sofrada sözümüz de var olacaktir. Sizler harmanda yüzü,
sofrada sözü olanlarsiniz. Geçen yil zirveye ulasmak için
ter döktük ama bu yil zirveden ufka dogru yolculukta yeni üyelerle
daha da büyümek ve gücümüze güç katmak
için çalisiyoruz. Himmet edilenle yetinmeden, çalismalarda
erkek yöneticilerimizden icazet beklemeden sorumluluklarimizi yerine getirmeye
devam edecegiz. Bu konuda aktif çalismanin içerisindeki bütün
kadin komisyonlarimizi tebrik ediyorum.”
Genel
Merkez Kadinlar Komisyonu Üyesi Zümrüde Kayabasi’nin,
çalisan kadinlarin sorunlariyla ilgili yaptigi sunumun ardindan,
Sube Kadinlar Komisyonu baskanlarimiz söz alarak görüs ve önerilerini
dile getirdiler.
Program,
Yönetim Kurulumuzun Degerlendirme Konusmalariyla Sona Erdi
Programin
son
gününde, Yazar Erdal Demirkiran, katilimcilara bir seminer verdi.
Büyük begeni toplayan seminerin ardindan Genel Yönetim Kurulu
üyelerimiz birer konusma yaptilar.
Genel Sekreterimiz Ahmet Özer: Kaybolmamak, bitmemek için sendikacilik yapmak zorundayiz. Kapitalist dünya görüsünün çikar mantigi, bütün ahlakilikleri silip götürüyor. Toplumumuzun bu çaga yönelik bilinç üreten yürekli seslere ihtiyaci var. Bilincimizi statükonun sekillendirmesine izin veremeyiz. Eylemde bulunmaksizin yasamak, yasamak degildir; bunun bilincinde olmaliyiz. Sendikaciligin üç asamasi var: Sendikaya üye olmak birinci adimdir, ikinci adim sendikaya üye bulmaktir, üçüncü adimsa sendikanin eylemlerine, faaliyetlerine katilmaktir. Mehmet Akif Inan’a arkadaslari ‘sen büyük bir sairsin, ne isin var sendikacilikla’ dediklerinde, ‘Ben sendika derken, ne söyledigimi saniyorsunuz. Ben sendika derken Hakk’i söylüyorum, adaleti söylüyorum, esitligi söylüyorum, insanligi söylüyorum. Sendikacilik budur benim için’ diyor. Bizim sendikacilik anlayisimiz budur. Bu anlayisimizi yaymak için kadin temsilcilerimize ve kadin üyelerimize büyük görevler düsmektedir.
Genel
Mali Sekreterimiz Esat Tektas:
Bir arkadasimiz, ‘Örgütlü olmanin gücüne inandigim
için sendikada yer aldim’ demisti, kesinlikle çok dogru
bir söz. Örgüt, ortak bir amaci gerçeklestirmek için
biraraya gelen insanlarin, kurumlarin olusturdugu yapinin adidir. Örgütlü
yapida bir amaci gerçeklestirmek için bir kisi bir yerden hareket
etmiyor. Egitim-Bir-Sen’in üye sayisi su anda 220 bin, Mayis itibariyle
de bu sayinin 300 bin olacagini umut ediyorum. Egitim-Bir-Sen’in var olan
gücüne sizler de katki saglayarak, o gücü daha da artiracaksiniz.
Su anda yüzde 29 olan kadin üye oranimizi da yüzde 40’a
tasidigimiz zaman, çok büyük bir basari elde etmis olacagiz
ve Türkiye’de çok sey degisecektir.
Genel Basin Yayin Sekreterimiz Ali Yalçin: Insanlar dünyaya nizam gelsin isterler ama gayreti hep baskasindan beklerler. Biz gayreti baskalarindan beklememek için bir adim önde olmak ve eser birakmak için yola çikmis insanlariz ve siz bunun için buradasiniz. Tarih, mücadele edenlerin isminin yazildigi örneklerle doludur. Sizin bulundugunuz okulda insanlar size bakip rahatlamiyorsa, bu bayragi uzun süre tasiyamazsiniz. Misir’da hareketi baslatan kisi, genç bir kiz olan 26 yasindaki Esma Mahfuz, sosyal medyada örgütledigi insanlari sokaga tasimayi basardi ve yüzbinler sokaga inince, onu iki gün sorguya alip iskence yaptilar ama o hafizalarda güvenlik güçlerine karsi koyusuyla yer aldi ve bu karsi koyus bir diktatörün sonunu getirdi. Yine Sili’de Milli Egitim Bakani görevi birakmak zorunda kaldi. Bu olaylar bir kisiyle basladi; bu tek kisi, bulundugunuz ilde sizlersiniz. Sizler önemli bir görev üstlendiniz ama bu is süreklilik ister. Eger bir sonraki toplantida salonun yüzde 30’u degisirse, bu kadin hareketimizin basariya ulasmasi çok zor olur.
Egitim ve Sosyal Isler Sekreterimiz Teyfik Yagci: Egitim-Bir-Sen dün bir fidan iken, bugün bir agaç haline gelmistir ve sizler bu agacin Anadolu’nun her kösesine yayilan köklerisiniz. Egitim-Bir-Sen’in büyük bir misyonu var. Ülkemiz dogum sancisi çekerken, farkimiz fark edilmelidir. Sizler, hem egitimli hem de egitimci kisiler olarak ve sefkat kahramanlari anneler olarak gelecegin teminati olan çocuklarimizi, gençlerimizi bir hamur gibi yogurup en mükemmel sekilde yetismelerine gayret edeceksiniz. Sizlerin çalismalarina bu ülkenin, Ortadogu’nun ve hatta dünyanin ihtiyaci var. Sendikaciliga çok sey katacaginiza inaniyorum.
Genel
Mevzuat ve Toplu Sözlesme Sekreterimiz Ramazan Çakirci:
Içinde kadinin rol oynamadigi hiçbir örgütün, teskilatin
basarili oldugu görülmemistir. Bunu ülke ve dünya tarihine
baktigimizda görüyoruz. Kurtulus savasinda da dünya örneklerinde
de görüyoruz ki, kadin sürece dâhil olmussa, o hareket
basarili olmustur. Burada sizler ülkemizin dört bir yanindan çocugunuzu,
esinizi birakip gelmisseniz, bu hareket basariya ulasacak demektir, bundan en
ufak bir süphem yok. Öncelikle cinsler arasindaki ayrimciliga ve kadinlar
arasindaki ayrimciliga son vermemiz gerekiyor. Bunun için sendikal örgütlenme
çok önemlidir. Bizler örgütlü olursak, güçlü
oluruz, sorunlarimizi daha rahat çözeriz.