Haber
2009-12-10 06:20:08
Insan Haklari Ihlallerinin Nedeni Çifte Standartli Yargidir

10 Aralik Dünya Insan Haklari Günü, ayni zamanda insan haklari için mücadele ve dayanisma günüdür. Insan olmak, insanla ilgili hiçbir seye kayitsiz kalmamak için yeterlidir. Ancak, insan haklari ihlallerinin minimum noktaya çekilmesi konusunda bireysel gayretlerin yaninda sivil topluma da büyük sorumluluk düsmektedir.

 

Egitim-Bir-Sen olarak bu sorumlulukla; yasama, kisi hürriyeti ve güvenligi, adil yargilanma, din ve vicdan özgürlügü, düsünce ve ifade özgürlügü, egitim, özel hayatin gizliligi ve ailenin korunmasi haklari basta olmak üzere insan hak ve özgürlüklerinin bütününün en mükemmel sekilde yasanacagi ve korunacagi özgürlükçü demokratik zeminlerin olusmasi için çalisiyoruz, çalismaya da devam edecegiz.

 

Bugüne kadar hakki ihlal edenin ya da hakki ihlal edilenin kimligine bakmaksizin insan haklari ihlallerine sessiz kalmadik, kalmayacagiz. Zulmü sona erdirmek adina zalimle mücadele etmek, ayaga kalkmasi için mazluma destek vermek konusundaki kararliligimizi Dünya Insan Haklari Günü vesilesiyle bir kez daha tekrar ediyoruz.

 

Katsayi Esitsizligi Ayrimciliktir

Ülkemizde, uzun yillardir devam eden ve bir türlü çözülemeyen insan haklari ihlallerinin sona erecegini umut ederken, ne yazik ki bunlara yenileri eklenmektedir. Üniversiteye giris sinavindaki katsayi esitsizligini gideren YÖK düzenlemesinin Danistay tarafindan yürütmesinin durdurulmasi, bu durumun son örnegidir. Gelismis demokrasilerde, yasama ve yürütme kaynakli insan haklari ihlallerine karsi yargiya siginilir. Danistay’in katsayi karari; yarginin insan haklari ihlaline karsi yasama ve yürütme organlarindan medet beklemek gibi hukuk devleti algisiyla ve demokrasi kültürüyle açiklanamaz bir sonucu beraberinde getirmistir. Hak ihlallerini, verecegi kararlarla sona erdirmesi gereken Danistay, YÖK’ün katsayida adaletsizligi gideren düzenlemesinin yürütmesini durdurarak, “Kimse egitim-ögretim hakkindan yoksun birakilmaz” ve “egitimde firsat ve imkan esitligi” ilkelerini yok sayarak egitim hakkina yönelik açik ve agir bir ihlalin faili olmustur. Mesleki egitim ve yüksekögretime geçis sistemi, yargi kararlariyla sekillendirilecek kadar basit konular degildir. Yargi organlarinin ve mensuplarinin bu konularda derinlemesine analiz yapabilecegini iddia ya da ifade etmek, egitim hakki gibi temel bir insan hakkini önemsememekle esanlamlidir. Demokratik ülkelerde yüksek yargi kurumlarinin böyle bir yetkisi olmadigi gibi, olmasina da tahammül edilemez.

 

Mesleki egitim ve yüksekögretime geçis sistemine iliskin tercihler, egitim sisteminin ilkeleriyle birlikte sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarin karsilanmasini, bireylerin egitim hakkindan sinirlama olmaksizin yararlanmasini hedef edinen bir stratejiyle belirlenmelidir. Tercih yetkisi, yasama ve yürütme organina aittir; yarginin yetkisi ise, yapilan islemlerin ve yürürlüge konulan düzenlemelerin tercihle uygunlugunu denetlemekle sinirlidir. Yoksa yarginin yasama ve yürütmenin yerine geçerek yeni bir tercih belirleme yetkisi yoktur. Aksi halde yargi, haklarin teminat altina alinmasi islevini degil, haklarin düzenlenmesi islevini görür ki, bu durum insan hak ve özgürlüklerine yönelik en büyük ihlaldir. Zira bu durumda ihlal edilen, kaynagini bireylerden alan egemenlik yetkisidir.

 

Darbe savunucusu Baro’nun siparisi üzerine Danistay’in verdigi karar, gençlerimizin gelecegini ipotek altina almakla kalmamakta, ülkenin ve ülke ekonomisinin gelecegini de ipotek altina almaktadir. Bu karardan en çok etkilenenler ise, çocuklarini meslek liselerinde okutmak disinda bir seçenege sahip olmayan yoksul ailelerdir. Fransa ve Almanya gibi ülkelerde Türk çocuklarina uygulanan “isçi çocugusun, isçi kal” politikasi, bilerek veya bilmeyerek Danistay eliyle ülkemiz meslek lisesi ögrencilerine de uygulanmak istenmektedir.

 

Siyasi iktidarla hesaplasma arzularini gençlerimiz üzerinden gerçeklestirmeye çalisan Istanbul Barosu’nun mevcut yönetiminin ihtirasindan daha vahim olan ise, Danistay’in daha önce verdigi kararlari dahi görmeyecek kadar bu ihtirasin artarak devam etmesine zemin hazirlayacak bir karara imza atmasidir. Yargi kararlarinin, siyasi iktidara yönelik tepkinin ve hosnutsuzlugun ifade edilme araci olarak kullanilmasini makul bulmuyoruz, makbul görmüyoruz. Adalet duygusundan uzaklasildigi, milletimizin ve gençlerimizin gelecegiyle oynandigi kaygisindan kurtulmak istiyoruz.

 

Egitim-Bir-Sen olarak talebimiz ve beklentimiz; iktidarin, katsayi konusunu yasayla düzenleyerek, Danistay’in ilgi ve yetki alanindan çikarmasi, YÖK’ün de katsayi adaletsizligini gidermek konusundaki kararliligini sürdürmesidir.

 

Istikrarli Ihlal: Basörtüsü Yasagi

Ülkemizde kadina yönelik ayrimcilik kaynakli insan hakki ihlallerinin en çok tepki çekeni, süphesiz ki, basörtüsü yasagidir. Egitim hakki, çalisma hak ve özgürlügü, din ve vicdan hürriyeti gibi birçok hakkin ihlali sonucunu doguran bu yasak, yasaga hayat ve destek verenler tarafindan dahi hukuki bir gerekçeyle açiklanamamaktadir. Bu yasak, kapsami ve içerigi belirsiz “kamusal alan” yalaniyla yüksekögretim kurumlarinin ve kamuya ait isyerlerinin zulüm alani olmasina kaynaklik etmistir. 2009 yili Dünya Insan Haklari Günü’nde hala basörtüsü yasagini konusuyor olmak ayibina hayat verenler kadar, bu ayiba son vermeyenler de bu ihlalin hukuki ve vicdani sorumluluguna ortaktir.

 

Terör, Insan Haklari Ihlalinde Doruk Noktadir

Ister devlet, ister kamu görevlisi, isterse vatandas tarafindan islenmis olsun; insana, insanliga, insan onuruna yönelen en büyük saldiri, süphesiz ki, terördür. Iskence ve kötü muamele, düsünce ve ifade özgürlügünün yok sayilmasi, din ve vicdan hürriyetini “laiklik” ilkesini gerekçe göstererek sinirlamak, önemli ve kabul edilemez insan haklari ihlalidir. Ancak, günümüzde bu saydiklarimizdan daha da vahim, daha da tehlikeli bir ihlal var; terör. Terör, insan hak ve özgürlüklerinin bütününe yönelen ve doruk sayilabilecek ülkeler üstü bir insan haklari ihlali sorunudur. Çünkü terör, sayisiz ve insafsiz yöntemlerle basta yasam hakki olmak üzere bireyin ve toplumun bütün haklarini yok sayan insanlik disi bir araçtir. Kadin-erkek, yasli-genç, çoluk-çocuk ayirimi yapmadan herkesi hedef alan terör tehdidi ortadan kalkmadikça, insan hak ve özgürlüklerinin tam ve kosulsuz olarak yasanmasi da, korunmasi da mümkün degildir. Teröre, terör örgütlerine, teröristlere karsi ortak bir mücadele verilmedigi sürece de, terörü sona erdirmek mümkün degildir.

 

Demokratiklesme adina, özgürlesme adina ve sivillesme adina daha çok çabanin, daha çok talebin, daha yogun bir beklentinin oldugu bugünlerde, Tokat Resadiye’de 7 askerimizi sehit ederek demokratiklesme zeminini yok etmeye yönelik terör saldirisini kiniyor, faillerini lanetliyoruz. Sehitlerimizi rahmetle anarken, ailelerine ve milletimize bassagligi diliyoruz. Hükümete çagrimiz, terörle ve terör örgütleriyle mücadeleye de, demokratiklesme sürecine de kararli bir sekilde devam etmesidir.

 

Terör riskini ortadan kaldirmanin en kolay ve masrafsiz yöntemi, demokratiklesme konusunda yapilmasi gerekenleri, daha fazla beklemeksizin, hayata geçirmektir. Demokratiklesme sürecinin sahiplenilmesi ve kamuoyunun destegini almasi, insanlik disi terör faaliyetlerinin gerekçelerini de, kaynagini da ortadan kaldiracaktir.

 

Insan Haklari Ihlali Batakligi: Savaslar ve Isgaller

Kapitalizm ve irkçilik basta olmak üzere, gerekçesi ne olursa olsun, savaslar ve isgaller insan haklarina yönelik her türlü ihlale zemin olusturmaktadir. Savas ve isgalleri, bir ülkeye ve insanlarina yönelmis devlet terörü olarak nitelendirebiliriz. Bu anlamda, en kapsamli ve acimasiz devlet terörü uygulamasi Filistin’e ve Filistin halkina karsi Israil tarafindan gerçeklestirilmis, gerçeklestiriliyor ve dünya böyle sessiz kalmaya devam ederse, gerçeklestirilecektir. Kendilerini insan haklarinin var edicisi ve savunucusu gören kimi devletler, -kendilerinden beklenen sekilde- insan olmakla bagdasmaz bir aymazlikla Israil’in Filistin’de ve özellikle Gazze’de yaptiklari karsisinda üç maymunu oynamaya devam ediyorlar. Sudan Devlet Baskani El Besir’i Uluslararasi Ceza Mahkemesi’nde yargilama kararliligi gösterenler, Türkiye’ye gelmesi nedeniyle ülkemizi elestirenler, 50 yili askin bir süredir Israil devlet terörünü yöneten Israil devleti yöneticileri hakkinda herhangi bir islem yapmamakla, insan haklarina bakislarindaki çifte standardi sergilemislerdir.

 

ABD liderligindeki isgal kuvvetleri, Irak ve Afganistan’da yüz binlerce insana iskence ederken, daha fazla sayida insani öldürürken, milyonlarca yetim çocuk birakirken, Insan Haklari Evrensel Bildirgesi herhalde yazilmamisti. “Demokrasi ve Özgürlük” diyerek Irak’a, “Sonsuz Adalet” vaadiyle Afganistan’a giren isgalci kuvvetler, bu ülkelerin insanina gözyasi, kan ve açliktan baska bir sey getirmediler. Bu ülkelerin topraklarinin neredeyse tamamini Guantanamo’ya ya da Ebu Gureyb’e çevirdiler.

 

Dogu Türkistan’da gerçeklestirdigi katliamlarla Çin de, devlet terörü isleyen ülkeler safina katilmis, katliam yapmakta ABD ve Israil ile yarisa girmistir. ABD, Çin ve Israil’in insan hakki ihlallerini hiçbir hukuk metni ile izah etmek mümkün degildir. Bu ülkelerin yöneticileri, bozgunculuk ve fesat çikarmaktadirlar. BM Savas Suçlulari Mahkemesi, Israil, ABD ve Çin devlet yöneticilerini yargilamak için daha kaç insanin ölmesini beklemektedir.

 

Toplu Sözlesme Hakkinin Verilmemesi Insan Hakki Gaspidir

Sendikal haklar, temel insan haklarindandir. Bu hakkin varliginin temel iki göstergesi ise, örgütlenme ve pazarlik hakkidir. Buna karsin ülkemizde kamu görevlileri sendikalarinin toplu sözlesme ve grev hakki yoktur. Gerek iç hukukta gerekse uluslararasi hukukta kamu görevlilerinin toplu sözlesme ve grev hakkindan yoksun birakilmasina hukuki dayanak olacak tek bir hüküm bulunmamaktadir. Buna ragmen, kamu görevlilerinin toplu sözlesme ve grev hakkini kullandirmamak veya ipe un serme anlayisiyla kullanmalarinin önündeki engelleri kaldirmamak, tam anlamiyla temel insan hakki ihlalidir. 2010 yilinda kamu görevlileri sendikalari ve konfederasyonlariyla toplu sözlesme yapmak için gerekli olan düzenlemeler için yeterli süre bulunmaktadir. Siyasi iktidar ve Meclis’te temsil edilen diger siyasi partiler basta olmak üzere siyaset kurumu, kamu görevlilerinin toplu sözlesme ve grev hakkina sahip bir sendikal zemine sahip olmasini saglayarak bu hak gaspini sona erdirmelidir. Ayrica, kamu isçilerine siyaset yapma hakki taninirken, ayni isyerinde çalisan kamu görevlilerinin siyaset yasagina tabi tutulmasi, ayrimciliktir. Bu yasak da, insan hakki ihlalidir. Kamu görevlilerinin siyaset yasagi kaldirilarak, ayrimcilik ve hak ihlaline son verilmelidir.

 

Temel Insan Haklari Oylama Konusu Yapilamaz

Din ve vicdan özgürlügü dahil olmak üzere, temel insan hak ve özgürlüklerinin tamami, demokratik anayasalarla, uluslararasi anlasmalarla ve belgelerle ulusal ve uluslararasi güvenceye kavusturulmustur. Bu yönüyle temel hak ve özgürlüklerin var edilmesine veya sona erdirilmesine yönelik referandum yapmak, sonucu ne olursa olsun, temel hak ve özgürlüklere yönelik açik bir saldiridir. Bu anlamda, camilerin minareleriyle ilgili olarak Isviçre’de yasananlar temel hak ve özgürlüklere yönelen devlet saldirisinin referandum yoluyla gizlenmeye çalisilmasindan ibarettir. Yapilan referandum, uluslararasi sözlesmelere aykiridir. Isviçre’nin bu tehlikeli çikisi, kültürlerarasi soguk savasa zemin hazirlamakta, AB degerlerine yönelik büyük bir risk içermektedir. Berlin Duvari’nin yikilisinin 20. yilinin kutlandigi bugünlerde, geçmisin önyargilarindan beslenen yeni psikolojik duvarlar örmek, AB toplumuna kazandirmak bir tarafa çok sey kaybettirecektir. Bu konuda Cami, Kilise ve Havra üçlüsünü ayni iklimde bulusturan Osmanli ve Türkiye Cumhuriyeti uygulamalari, basta Isviçre olmak üzere Bati ülkeleri için tam bir modeldir.

 

Bu duygu ve düsüncelerle, 2010 yili Dünya Insan Haklari Günü’nde yeni bir anayasayla yönetiliyor olmayi, insan haklari ihlalleri yerine haklarimizin teminat altina alinmasindan kaynaklanan mutlulugu paylasmayi temenni ediyoruz.

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen