Haber
2016-10-25 09:47:23
Mesleki eğitim, toplumsal boyutu ihmal edilmemesi gereken bir sosyal sigortadır

 

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, mesleki eğitimin önemli taraflarından birinin sosyal boyutu olduğunu belirterek, “Mesleki eğitim, bu boyutuyla büyüme ve kalkınma, istihdamı artırma ve işsizliği azaltmanın ötesinde oluşabilecek sosyal krizleri ve sosyal patlamaları artırıcı veya azaltıcı bir etkiye sahiptir” dedi.

Latif Selvi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Antalya’da düzenlediği II. Eğitim Kongresi çerçevesinde gerçekleştirilen “Sendikalar Gözüyle Mesleki ve Teknik Eğitim” konulu panelde bir sunum yaptı.

Mesleki eğitimin, toplumsal boyutu ihmal edilmemesi gereken bir sosyal sigorta olduğunu ifade eden Selvi, “Mesleki eğitimin ekonomik ve politik yönlerinden daha önemli bir tarafı da sosyal boyutudur. Mesleki eğitim, bu boyutuyla büyüme ve kalkınma, istihdamı artırma ve işsizliği azaltmanın ötesinde oluşabilecek sosyal krizleri ve sosyal patlamaları artırıcı veya azaltıcı bir etkiye sahiptir. Yapılan araştırmalar, terör, cinnet, hırsızlık, gasp ve cinayet gibi kişiye, topluma ve devlete karşı işlenen suçlarda bireyin iş sahibi veya işsiz olması arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Devletin, vatandaşının meslek sahibi olmasını ve vatandaşının sosyal entegrasyonunu sağlaması, toplumsal huzur ve istikrar için gereklidir. Konuya salt eğitim ve istihdam boyutuyla bakılmaması, makro bir bakış açısıyla sosyal boyutunun da göz önünde bulundurulduğu bir perspektifle strateji oluşturulması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

Mesleki ve teknik eğitim, ulusal büyüme ve kalkınma hedefleri gözetilerek planlanmalıdır

Mesleki ve teknik eğitim sorununun, bir boyutuyla Türkiye’de nitelikli insan yetiştirme ve bu konuda ihtiyacı karşılama sorunu olduğunu dile getiren Selvi, “Mesleki ve teknik eğitim, bir ülkenin en değerli varlığı olarak değerlendirilen beşeri sermayesiyle ilgili planlama kapsamında ele alınmalıdır. Milli Eğitimimiz, ulusal büyüme ve kalkınma stratejileriyle uyumlu insan kaynağı planlaması yapmalıdır. Mesleki ve teknik eğitimle ilgili değerlendirmeleri yapabilmek için, öncelikle sorunun bu boyutunun ele alınması ve vatandaşın meslek seçimi ile ilgili demokratik tercihinin ulusal büyüme ve kalkınma stratejileri ışığında yapmasını sağlamak gerekir. Doğru strateji; yerel, ulusal ve küresel etkenler ve gelişmeler göz önüne alınarak, kamu kurumları ve diğer tarafların da dahil oldukları bir süreçle belirlenebilir ve hayata geçirilebilir. Bu senkronize çalışma yapılmadığı sürece, bizi bulunduğumuz noktadan ileriye taşıyacak bir mesleki ve teknik eğitim modeli üretmemiz mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

Kamuda istihdam adeta bir gelişmişlik göstergesidir

Devletlerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılık göstermekle beraber, genel anlamda kamuda istihdam oranının her geçen gün arttığına dikkat çeken Selvi, “OECD üyesi ülkelerde kamu sektöründeki istihdam oranı ortalaması yüzde 21’in üzerindeyken, bu oran Türkiye’de yüzde 13’tür. OECD’ye üye Danimarka, Norveç ve İsveç gibi gelişmiş ülkelerde ise kamuda istihdam oranı yüzde 30’un üzerindedir. Ekonomik gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelerin kamuda istihdam oranının da yüksek olması, insan kaynağının kamuda istihdam oranının adeta bir gelişmişlik göstergesi olarak kabul edilebileceğini göstermektedir” diye konuştu.
 


Mesleki eğitimin yol haritası için sektörel bazda uzun dönem planlama zorunludur

İş gücü piyasasının nitelik ve nicelik boyutlarıyla arz-talep dengesi ile ilgili planlamanın devlet tarafından yapılması gerektiğini ifade eden Latif Selvi, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsan kaynağını; bireysel tercihler, tesadüfî seçimler ve kısa dönem planlamayla etkili ve verimli kullanmak mümkün değildir. Ulusal stratejimiz ile bu stratejinin gerektirdiği kamu ve özel sektör yatırımlarının uzun dönem planlama ile belirlenmesi, bu planlamanın esas alındığı kısa, orta ve uzun dönem iş gücü ihtiyacı ve istihdam verilerinin sağlıklı bir şekilde tespit edilmesi gerekir. Bize göre eğitim-istihdam ilişkisi ile ilgili yol haritamız şu şekilde olmalıdır: Kamu kurumları ile özel sektörün uzun dönem projeksiyonlarına ilişkin istatistikler elde edilmeli, kamu kurumları ile özel sektörün ihtiyaç duyduğu iş gücü planlanması yapılmalı, kamu kurumları ile özel sektörün ihtiyaç duyduğu alanlara insan kaynağı yönlendirilmeli, iş gücüne ihtiyaç duyulan nitelikte ve sayıda insan kaynağını eğiten bir mesleki eğitim sistemi oluşturulmalı ve yetiştirilen iş gücünün planlanan sektörlerde istihdamı sağlanmalıdır.”

“Sektörel planlama yapmadan mesleki eğitim planlaması yapmak rasyonel değildir” diyen Selvi, “Bunun ilk aşaması, yani kamu ve özel sektörün uzun dönem projeksiyonları ve beşeri sermayenin etkili kullanımına ilişkin planlama hayati öneme sahiptir. Gelecekte ihtiyaç duyduğumuz iş gücü ile ilgili sağlıklı veriler olmaksızın mesleki eğitim ile ilgili bir planlama yapmamız rasyonel de, reel de değildir. Dolayısıyla mesleki ve teknik eğitimle ilgili tartışmalara buradan başlamak gerekir. Yukarıda izah edilen kronolojik yol haritasının ilk ikisinin gereğinin yapılmaması veya bunlarla ilgili yanlış adımlar, ilk düğmenin yanlış iliklenmesi anlamına gelecektir” değerlendirmesinde bulundu.

İstatistikleri tersten okuyarak pembe tablolar çizmekten vazgeçmek gerekiyor

Kamu kurumlarının bilgilerini elektronik ortamda arşivlediği, e-devlet uygulamasının her geçen gün yaygınlaştığı bir dönemde olduklarını vurgulayan Selvi, şöyle konuştu: “78 milyon vatandaşımızın, 20 milyonu aşkın öğrencimizin verileri tüm detayıyla devletin elindedir. Bu bilgilerin işlenmesi, planlamaya esas verilere dönüştürülmesi ve analiziyle ilgili arzu ettiğimiz noktada olduğumuzu söylemek zor. Örneğin, bazı kamu kurumlarının elektronik sistemlerinin entegre edilmesi ile çözülebilecek bir sorun olan meslek lisesi mezun takip sistemi çok önemli olduğu halde bugün arzu edilen düzeyde ve güncellikte tutulamıyor. Oysa ülke olarak bu istatistikleri yüzde yüz isabetle elde edebilecek altyapıya sahip olduğumuzu biliyoruz. Mesleki ve teknik eğitimle ilgili gerçek durumu eğip bükmeden, canımızı sıkan istatistikleri iyiye yormadan ve mevcut durumu analiz edebileceğimiz, geleceğe ilişkin öngörüde bulunabileceğimiz güncel verilere sahip olmak bu yol haritasının ilk aşamasıdır.”



Bize ait bir model ve özgün bir mesleki eğitim sistemi üzerine kafa yorulmalıdır

Transfer sistemlerin bizim toplumsal dokumuza uyum sağlamasını beklemenin beyhude olduğunun altını çizen Selvi, “Bu bağlamda özellikle mesleki eğitimle ilgili binlerce proje ile insan hareketliliği, bilgi transferi ve eğitim gezisinin amacına hizmet etmediği, mevcut strateji belgelerinin kendilerini de, hazırlanma süreçlerini de yetersiz gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Oysa çok köklü mesleki eğitim geleneğine sahip bir medeniyetiz. Özgün bir model oluşturmamızın mümkün olduğuna yürekten inanıyorum” dedi.

En stratejik yatırımların bile mesleki ve teknik eğitim boyutu göz ardı ediliyor

Bir konuda başarılı olabilmek için ülkeyi yöneten meşru iradenin, devletin kurum ve kuruluşlarının ve insan kaynağının aynı amacı benimseyip aynı yönde çalışması gerektiğini belirten Selvi, “Aksi takdirde bir stratejinin hayata geçmesi mümkün değildir. Şimdi bu konuda benim de cevabını merak ettiğim bir soruyla konuyu açmaya çalışayım. Örneğin, milli bir dava olarak algılanan yerli otomobil üretiminde özel sektörden umudun kesildiği aşamada devletin konuya eğildiğine şahit olduk. Böylesine önemli ve büyük bir iddianın en önemli ayağının, ihtiyaç duyulan iş gücünün mesleki ve teknik eğitiminin hangi ölçüde planlandığını merak ediyoruz. Takip ettiğimiz ve araştırdığımız kadarıyla bu ayağıyla ilgili politikalarımıza ve strateji belgelerimize yansıyan bir karar veya eylem yok. Yerli otomobil üretme kararımızın öncesinde ve sonrasında eylem planımızda bir değişiklik yoksa, burada bir stratejinin varlığından söz etmek mümkün değildir” şeklinde konuştu.



 

Herkes, başkasının çocuğunun meslek lisesine gitmesini istiyor

Meslek liseleriyle ilgili sorunun bir sistem sorunu olduğunu dile getiren Latif Selvi, şunları söyledi: “Üzülerek söylemem gerekir ki, bizler mesleki eğitim güzellemeleri yaparken çocuklarımızın değil, başkalarının çocuklarının mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmesini istiyoruz. Bunu birilerini suçlamak için değil, bir sorunu saptamak için söylüyorum. Meslek liseleriyle ilgili sorun, bir sistem sorunudur. Bu sistemde insanların çocuklarını mesleki ve teknik eğitime yönlendirmeleri oldukça zordur. Sorunun temelinde, meslek liselerine öğrenci seçen ve yerleştiren sistem var. Açıkça şu saptamada bulunmak gerekir ki, mevcut ortaöğretime geçiş sistemi ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarına yetenek ve akademik başarı boyutuyla daha nitelikli öğrencilerin gitmelerini sağlamak mümkün değildir. Onun için ortaöğretime geçiş sistemini mesleki ve teknik eğitim boyutuyla yeniden masaya yatırmak gerekir.”

Dev bütçeli projelerin çıktılarının sisteme katkısı sınırlı

Mesleki ve teknik eğitim alanında mesafe alınabilmesi için konunun tüm taraflarının öz eleştiri yapması gerektiğini belirten Selvi, “Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı’nın dev bütçeli projeleri olan ve büyük beklentiler yüklenen Mesleki Eğitimin Geliştirilmesi projeleri başta olmak üzere, mesleki ve teknik eğitimimize katkı vermesi beklenen projeler büyük insan ve para kaynağı harcanmasına rağmen sistemimize arzu edilen düzeyde katkı sağlayamamıştır. Benzer şekilde, Hayat Boyu Öğrenme projelerinin çıktıları da, mesleki yaygın öğrenmeye arzu edilen düzeyde katkıda bulunamamıştır” diye konuştu. 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen