Haber
2011-02-11 06:22:34
Söze Bakarim Söz mü Diye Sendikaya Bakarim Sendika mi Diye

Meshur bir söz vardir. Basa- rinin yüzde doksan dokuzu alinterine, yüzde biri ise ilhama dayanir. Bu anlayisla, gece-gündüz çalisarak, her üyemize her kamu görevlisine ulasarak iki ay gibi kisa bir sürede 18 bin üye yapan sendikamiza; kaybetmeye mahkum olanlarca yapilmak istenen saldirinin nedenini anlamak zor degil.

 

Saldirinin faili, saldiranin niyeti belli. Kendisinden daha büyük olana, yetkiyi elinden almis olana saldir ki; güçsüzlügün, yetkiyi kaybetmisligin ortaya çikmasin. Saldirinin Konfederasyon Genel Baskanligini zihninde putlastirmis bir sendika genel baskanindan gelmis olmasi oldukça manidar.

 

Yetkiyi kaybetmis olan bu zevatin en büyük aymazligi ise, saldiri araci olarak yabancisi oldugu ahlak ve fazilet gibi kavramlari kullanmasidir.

 

Ahlaki degerlerimizi de, mayamizi bozacak olan da bu zihniyettir. Bu anlayistir.

 

Biliyoruz, bu yastan sonra terbiye etme sansimiz yok. Ancak, “edep ya Hu” demekten de kendimizi alamiyoruz.

 

Üyelerinden aldiklari aidatlari, milleti tokatlamaya hevesli darbe tutkunlarini misafir etmek, milletin taleplerini ve toplu sözlesme hakkini içeren Anayasa degisikligine hayir demek için harcayanlara söylenecek söz bulmak zor. Ancak, aidatlari darbecilerin emirleri dogrultusunda harcamaktansa içinde toplu sözlesme hakki, uyarma ve kinama cezalarina karsi dava açma hakki içeren Anayasa degisikligini desteklemek ve milletin destegini istemek için harcamayi onur ve görev sayiyoruz.

 

Basörtüsü yasagina savas açan, basörtülülere hakaret eden garabet karari nedeniyle Danistay’i kendi binasi önünde protesto eden, 12 yasindan önce Kuran egitiminin yasaklanmasini her zaman ve zeminde elestiren, IHL ve Meslek Lisesi mezunlarina yönelik katsayi zulmüne karsi dava açan, Ortak Akil, Filistin ve Dogu Türkistan mitingleri düzenleyen, ALES Kilavuzuyla ilgili Danistay kararina karsi sesini yükselten bir sendikanin yöneticilerinin ve üyelerinin hangi inancin mensuplari oldugu, hangi davanin pesinde kostuklari ortadadir. Asil tereddüt olusturan, bütün bu zulümler karsisinda sessiz kalmayi yegleyen, basörtüsüyle ilgili Danistay kararinin “iktidar partisinin ekmegine yag sürdügünü” iddia ederken basörtüsü yasagiyla zulmedilen kizlarimiz hakkinda tek cümle kurmayanlarin hangi inancin mensubu olduklaridir. Milletimiz, bu tavri gösterenlerin kendi inancindan mi, Putperest mi yoksa Saman mi olduguna mutlaka karar verecektir.  

 

Yetkili olmadigi halde maas promosyonlarinin tamaminin ögretmenlere verilmesini saglayan,  Uluslararasi Egitim Felsefesi Kongresiyle yeni ufuklar arayan, Egitim Çalisanlari Sorunlari ve Çözüm Önerileri Surasi düzenleyen, Milli Egitim Surasi’na damgasini vurarak basta kademeli temel egitim ve “Milli Güvenlik”  dersinin ögretmenlerce verilmesi, sözlesmeli ögretmenlige son verilerek bütün ögretmenlerin kadroya geçirilmesi olmak üzere egitim sisteminin milletin ve egitim çalisanlarinin beklentileri dogrultusunda yeniden dizayn edilmesine imkan verecek bir çok kararin çikmasini saglayan yetkinin yeni sahibi sendikayi sendikal mücadele yapmamakla suçlamaya kalkismak, ancak sendikanin ve sendikal mücadelenin ne oldugunu bilmeyenlerin düsecegi bir gaflettir. Ülkenin ve milletin menfaatini korumayi ETÖ’ye ev sahipligi yapmak olarak gören bu zavallilara merhamet etmek isterdik. Ancak, milletin basina melanet olanlara merhamet etmenin bize kul hakki yüklemesinden korkariz.

 

Asil maharetleri, basarisizliklarini itiraf etmek yerine basarili olana iftira etmek olan bu zevat, sendikalarini birilerinin tetikçisi haline getirmekle kalmadi, sendikal mücadeleyi de, sahiplerinden gelen emirler çerçevesinde ahkam kesmek olarak gördü. Yetkili olduklari bes yillik dönemde neyin mücadelesini verdiler? Biz söyleyelim; ILKSAN’i soymanin, ETÖ ile birlikte darbe saksakçiligi yapmanin, içinde toplu sözlesme hakki olan Anayasa degisikligine hayir demenin, kameralar karsisinda kükrerken toplu görüsme masasinda kamu isveren kurulundan aman dilemenin mücadelesini verdiler. Bizim zafiyet, onlarinsa meziyet olarak gördükleri bu mücadeleleri, onlari sadece “malum sendika” olarak degil “mahkum sendika” olarak isimlendirmemizi gerektiriyor. Biz ne yapalim… Kaybetmeye mahkumlar…

 

Egitim çalisanlarin fisini çektigi mahkum sendika, hukuksuz fislemelerle kendisine üye kaydetmeyi erdem kabul edecek kadar erdemden bihaber duruma da düsmüstür. Bu milletin Peygamber Ocagi diye nitelendirdigi Silahli Kuvvetlerin armasinin arkasina siginarak sendikacilik yapmak gibi bir kara mizahi da mizah dünyasina hediye ettiler. Millete ait bu armanin altina yalan beyanlar ekleyerek kamu görevlilerini korkutma ve buradan da nemalanma yoluna basvurmuslardir. Ancak, kamu görevlileri bu yalan beyanlara itibar etmemis, sendikamizi adim adim yetkiye tasimistir.

 

“Form uygun degil, istifaniz kabul olmadi” diyerek gelistirdikleri kirtasiye hileleriyle sendikalarindan istifalari engellemeye çalisanlarin, sendikamiza iftiralarla yaptiklari saldiridan istifade etmeye çalismalari çok sasirtici olmadi. Üyesinin iradesine saygi göstermekte bu kadar zorlananlardan, basarilarimiza saygi göstermelerini hiç beklemedik. Ama bu kadar saygisiz olabileceklerini de düsünememistik.

 

Ayni zevatin, Nijerya’nin ve Venezuealla’nin dahi “bize de ev yapin” diyerek ülkelerine davet ettigi TOKI gibi saygin bir devlet kurumuyla isbirligi yaparak üyelerini konut sahibi yapan sendikamizi takdir edecek kadar erdemli olmadiklarini biliyorduk. Egitim çalisanlarinin haklari için toplu pazarlik yapmayi beceremedigi için sürekli irtifa kaybeden iftira tutkunu bu zevatin, Konfederasyonlarina mülk edinmek adina özel bir sirketle imzaladiklari sözlesme geregi sirkete ait tatil sitesinden üyelerine devre mülk satmayi becerip beceremeyecegini merak ediyoruz. Geçmislerine baktigimizda satma islerini iyi becerdikleri ortada. “Is güvencesinin tartisilmasi” önerisi içeren toplu görüsme tutanagina imza atarak kamu görevlilerini satmaya yeltenmislerdi de biz engellemistik. Kendi koltuk hirsi için eski genel baskanini satmalarini ise engelleme imkanimiz yoktu ne yazik ki.

 

“Evet” demeleri gerektigini bildikleri halde bahçelerinin devletlü sahibinden gelen talimatla “Hayir” demek zorunda kalanlardan, milletin beklenti ve talepleri dogrultusunda hazirlanan Anayasa degisikligine neye ve niçin “EVET” diyecegini bilerek “EVET” demekten ve milletimizden de “EVET” demesini istemekten kaçinmama ferasetinin anlamini kavrayamazlar. Çünkü onlar, bir daha ayrilamayacaklari sekilde vesayet baronlarinin ellerini kavramakla mesguller.

 

Toplu görüsmeye razi olan, Uzlastirma Kurulu kararlari baglayici olsun yeter diyen sendika görünümlü bu vesayetçi güruhun, sendikal mücadele diyerek yutturmaya çalistiklari eylem ve söylemlerin ne anlama geldigini hem biz hem kamu görevlileri hem de millet çok iyi biliyor. Ölümü kötüleyerek sitmaya razi etme çabalarini, önce ülkeyi kaosa sürükleyip sonra kurtariciliga soyunma planlarini, kendilerini milletten göstermek için taktiklari takkenin düsmesiyle ortaya çikan kellerini tek tek anlatmaya gerek görmüyoruz. Milleti on yilda bir tokatlamayi marifet sayan, her darbede milletin mali olan devletin kasasini biraz daha soyan darbecilerin soy kütügüne dahil olmayi zafer olarak görenlerin, her geçen gün istirakçisi daha da artan, artacak olan soylu mücadeleyi anlamalarini da beklemiyoruz.

 

Milletten “12 Eylül darbesinin en büyük magduru biziz” diyerek merhamet dilenen de, 12 Eylül referandumunda Kenan Pasa’nin arkasinda saf saf dizilen de bunlar. Darbe liderinin arkasinda saf saf dizilmekten onur duyanlar, ülkenin en egitimli, en okumus, en aydin kesimini olusturan egitim çalisanlarini da “kandirilmaya müsait” bir topluluk olarak gördüklerini de itiraf ediyorlar. Atalarin dedigi gibi, “Dil, kalptekini söyler.” Egitimcileri kandiracaklarini sanan, genel merkezlerini darbecilerin üssü yapan sivil toplum örgütü görünümlü Silivri toplum örgütüne sormak lazim; milli ve manevi degerleri benimsedikleri için darbeciler tarafindan cezaevlerine alinan insanlarimizin çektigi zulümleri, yasadiklari iskenceleri iyi bildiginiz için mi darbecilerin ve kararlarinin yargilanmasina imkan saglayan Anayasa degisikligine referandum da hayir dediniz.

 

Bozuk saat bile günde iki kez dogruyu gösterirken, gözünde büyüttügü, gönlünde putlastirdigi konfederasyon genel baskanligini elde etmenin, iki ayda 18 bin üye kaydederek yetkiyi elde etmis sendikamiza sövmekten geçtigine inanan bu sahsin ya da dogru ifadeyle sanssizin, dogru tek bir davranisi yok. Bozuk saatle yarismak ister mi bilmiyoruz ama 160 bin egitim çalisanina her geçen gün yenilerinin katildigi sendikamizla kapismak gibi bir hataya düsecek kadar akli evvel olacagini da sanmiyoruz.

 

Yetkiyi elinde tutmaya yetmeyen akliyla sendikamiza satasmaya yeltenen zevatin yazisindaki tek dogru kelam, “En kötü demokrasi, en iyi darbe rejiminden daha iyidir.” sözü hele bu sözü tamamlamak için ettigi dua daha da bir anlamli. “Nerede bir darbe yanlisi varsa ALLAH kahri gazap eylesin” Bu duayi ne zamandan beri ettigini bilmiyoruz ama duasinin kabul olduguna inaniyoruz. Baksaniza malum zevatin genel baskanligi yaptigi sendika yetkiyi kaybetti. Her sey aklimiza gelirdi de, malum zevatin sendikamizin yetkili olmasi için dua edecegi aklimiza gelmezdi.

 

Sözümüz çok olsa da bu tür zevatlar için harcayacak zamanimiz yok. Hasili, sendikamizin basarisina imrenen bu zevatin zihninde putlastirdigi “Konfederasyon Genel Baskanligi”na sahip olmak için sendikamizi tahrik etmesine gerek yok, sendikamizi taklit etsin yeter. Tabii sahibinden izin alabilirse ….

 

Halil Etyemez

Genel Sekreter

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen