Tuz Kokmustur!
Anayasa Mahkemesi’nin 367 ve bu son karari milletin yargiya güvenini ortadan kaldirip, vatandasin emniyet duygusunu bitirmistir. Hem 367 karari hem de bu son karar, artik tuzun koktugunu ayan beyan ortaya sermektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin son iptal ve yürütmeyi durdurma karari ise ayrica Anayasa Mahkemesinin Anayasa’yi çignemesi ve Mahkeme Üyelerinin Anayasa suçu islemeleri manasina gelmektedir. Bu kararla Anayasa Mahkemesi artik kendini yasamanin yerine koymakta, kuvvetler ayriligi prensibini yok etmektedir.
Verilen son karar, herhangi bir düzenlemenin iptalinden ziyade, devletin yönetim biçiminin degismesi anlamina gelmekte ve zaten kendisi de bir darbenin ürünü olan Anayasa Mahkemesi’nin, yapmis oldugu bir darbeden baska bir anlamda ifade etmemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti; 1960 darbesinden baslayarak bütün darbe ve sonuçlariyla hesaplasmadan gerçek bir demokrasiye asla kavusamayacaktir. Özellikle 1960 darbesi sonuçlari, önemle de olusturulan kurumlariyla, tekrar gözden geçirilmeden bu gibi antidemokratik çikislardan kurtulmak mümkün degildir. 12 Eylül darbesiyle Anayasa’nin ortadan kaldirilip, halihazirda ortada bir Anayasa olmamasina ragmen, o günün sartlarinda bir kara mizah örnegi olarak varligini devam ettiren Anayasa Mahkemesi ve Üyeleri, artik kararlarini, hangi Cumhurbaskani tarafindan atanmislarsa onun misyonu dogrultusunda vermektedirler. Özal döneminde atananlarla, Demirel ve Sezer Döneminde atananlarin oy biçimleri artik davalardan önce bütün halk kesimlerince bilinmekte, vatandaslarimiz nezdinde verilen kararlarin hukukiligini tartismali hale getirmektedir. Gelinen bu nokta Mahkeme’nin yapisinin degismesiyle ilgili aciliyeti ortaya koymaktadir. Bununla birlikte Insanimizda adalet kurumlarina olan güven duygusunun tekrar olusabilmesi için darbe artigi bütün kurumlarin tekrar gözden geçirilmesi siyasilerle beraber aydinlarin da bir sorumlulugudur.
Türkiye’de demokrasiden dem vuran bütün kesimlerin, sonuçlari itibariyla bu karari gözden geçirmesi ve tepkisini buna göre ortaya koymasi gerekmektedir. Yukarida da ifade edildigi gibi bu karar, sadece Anayasa’nin 10. ve 42. maddeleriyle ilgili bir düzenlemenin iptali manasina gelmemekte, Anayasa Mahkemesi Üyelerinin kendilerini yasa yapar konuma tasimalari, kuvvetler ayriligi ilkesini ortadan kaldirmalari, Meclis’i ve onu olusturan millet iradesini yok saymalari anlamina gelmektedir.
Ülkemizi muz cumhuriyeti seviyesine düsüren bu karari; kabul etmedigimizi ifade ediyor, tekrar ülkemiz adina kaygilari olan sorumluluk sahibi bütün insanlarimizi; darbeleri özellikle de sonuçlarini tartismaya ve ortadan kaldirmaya çagiriyoruz. Bunu gerçeklestiremedigimiz her gün darbeyle yasiyoruz demektir.
