Haber
2016-09-23 09:46:43
Eğitime Bakış 2016 Raporumuzu 24 TV'de değerlendirdik

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Türkiye’de öğretmenlerin tecrübe açısından bölgelere ve illere göre dengesiz dağılımının, eğitimde fırsat eşitliği bağlamında endişe verici boyutta olduğunu ifade ederek, öğretmenlerin dezavantajlı bölgelerde ve okullarda uzun süreli çalışmalarını özendirecek birtakım düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi.

Yaklaşık 40 bin norm fazlası öğretmen bulunduğunu, 130 bin öğretmene ihtiyaç olduğunu kaydeden Yalçın, ortalama sınıf mevcutlarında OECD ortalamasını yakalamamıza rağmen, ilk ve ortaokullarda yaklaşık 60 bin dersliğe ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

Genel Başkan Ali Yalçın, 24 TV’de, Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu’na ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarını anlattı.

 

130 bin öğretmene ihtiyaç var

Kamu okullarında çalışan 40 bin civarında norm fazlası öğretmen bulunduğunu belirten Yalçın, “130 bin öğretmen ihtiyacı varken (Şubat 2016 verisi), öğretmenlerin yüzde 5’inin ihtiyaç fazlası olarak okullarda görev yapıyor olması eğitimde fırsat eşitliği bağlamında ve kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı açısından son derece sorunlu bir durumdur. Anayasal haklar kapsamında tanınan aile bütünlüğünün korunması ve sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi gibi haklar ihlâl edilmeden bu sorunun çözümüne yönelik politikalar geliştirilmelidir” dedi.

Türkiye’de öğretmenlerin tecrübe açısından bölgelere ve illere göre dengesiz dağılımının, eğitimde fırsat eşitliği bağlamında endişe verici boyutta olduğunu vurgulayan Yalçın, “Türkiye genelinde kamu çalışanı öğretmenlerin hizmet süresi ortalaması 11,7 yıl iken, Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sırasıyla 6,0, 6,7 ve 7,2’dir. Öğretmen hizmet süresi ortalamasının en yüksek olduğu iller sırasıyla İzmir (15,6), Aydın (15,5), Karabük (14,9), Ankara (14,9), Yalova (14,8) ve Balıkesir (14,8) iken, en düşük olduğu iller sırasıyla Şırnak (1,8), Hakkâri (2,0), Ağrı (2,8), Muş (3,1) ve Bitlis’tir (3,9). Onuncu Kalkınma Planı’nda belirlenen hedef doğrultusunda, öğretmenlerin dezavantajlı bölgelerde ve okullarda uzun süreli çalışmalarını özendirecek birtakım düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Özellikle öğretmenlerin özlük hakları ile ilgili bir düzenlemenin bu doğrultuda etkili bir politika aracı olacağı düşünülmektedir” şeklinde konuştu.

 

Öğretmen atama ve yer değiştirmeleri fırsat eşitsizliğini tetikliyor

Yer değiştirme ile bulunduğu ilden ayrılanların büyük çoğunluğunu Güneydoğu, Ortadoğu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerindeki öğretmenlerin oluşturduğunu belirten Ali Yalçın, şöyle devam etti: “İller arası yer değiştiren öğretmenlerin yaklaşık yüzde 52’si bu bölgelerdeki illerden ayrılmıştır. İller arası yer değiştiren öğretmenlerin önemli bir kısmı (yüzde 43) Akdeniz, Ege ve İstanbul bölgelerinde bulunan illere tayin olmuştur. Genel olarak bakıldığında iller arası yer değiştirmelerde öğretmenlerin görece az gelişmiş illerin bulunduğu bölgelerden ayrılarak, görece daha gelişmiş illerin bulunduğu batıdaki bölgelere doğru hareket ettiği görülmektedir. İller arası yer değiştirme ile ayrılan öğretmenlerin oranlarının yüksek olduğu doğu bölgelerinde ve sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi düşük olan illerden ayrılan öğretmenlerin yerleri büyük oranda yeni atanan öğretmenlerle doldurulmaktadır. İlk atama ile atanan yeni öğretmenlerin yüzde 73’ü doğu bölgelerindeki illere atanmaktadır. İller arası yer değiştirmeye bağlı atamalar ve ilk atamalar birlikte değerlendirildiğinde, doğu bölgelerindeki öğretmen ihtiyacı yüzde 90 ve üzeri oranlarda ilk atamalarla atanan yeni öğretmenlerle karşılanırken, diğer bölgelerde yüzde 49 ila yüzde 75 arasında değişen oranlarda iller arası yer değiştirme ile atanan deneyimli öğretmenlerle karşılanmaktadır.”

 

60 bin derslik ihtiyacı karşılanmalıdır

Yalçın, ortalama sınıf mevcutlarında OECD ortalamasını yakalamamıza rağmen, ilk ve ortaokullarda yaklaşık 60 bin dersliğe ihtiyaç bulunduğunu kaydederek, “2013 yılı OECD verileri esas alındığında, ilkokul ve ortaokul düzeylerinde Türkiye’de ortalama sınıf mevcutları (sırasıyla 23 ve 28) OECD ortalamasının (sırasıyla 21 ve 24) üzerindedir. Son yıllarda yaşanan gelişmelere bağlı olarak Türkiye 2015 yılında OECD’nin 2013 yılı ortalamasını yakalamıştır. Ancak ortalama sınıf mevcutlarında bölgeler ve iller arası farklılıklar (eşitsizlikler) son 10-15 yıllık dönemde ciddi boyutlarda azalmasına rağmen söz konusu gösterge için bölgeler ve iller arası eşitsizlikler halen devam etmektedir. İlk ve ortaokul kademelerinde ikili eğitim yapan okul ve öğrenci oranları 2010 yılından (sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 51) 2015 yılına (sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 46) az miktarda düşüş göstermiştir. 2015 yılında dersliklerin yaklaşık yüzde 16’sında ikili eğitim yapılmıştır. Buna göre, sınıf mevcutları ve okullaşma oranlarıyla ilgili verilerin sabit kalması durumunda ilk ve ortaokullarda ikili eğitim uygulamasına son verebilmek için yaklaşık 60 bin derslik ihtiyacı vardır” diye konuştu.

 

Lise çağındaki her 100 gençten 15’i eğitime devam etmiyor

Ortaöğretimin 2012 yılından itibaren zorunlu eğitim kapsamına alınmasıyla bu kademede okullaşma oranları son yıllarda ciddi artış göstermiştir. Ancak, ortaöğretimi kapsayan 14-17 yaş grubundaki her 100 öğrenciden yaklaşık 15’i eğitimine devam etmemektedir. Bu durum, yeni politikaların geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

 

Açık öğretimdeki öğrenci artışı büyüyor

Açık öğretimde (ortaokul ve lise) öğrenim gören toplam öğrenci sayısının 2007 yılından itibaren sürekli artış gösterdiğine dikkat çeken Yalçın, 2015 yılında toplam 1 milyon 874 bin 210 açık öğretim öğrencisi bulunurken, bu öğrencilerin 1 milyon 536 bin 135’inin açık lise öğrencisi, 338 bin 75’inin ise açık öğretim ortaokulu öğrencisi olduğunu söyledi. Ortaöğretimde, 2015 yılı başında açık öğretim öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranının yüzde 26,45’i bulduğunu ifade eden Yalçın, şöyle konuştu:

“Başka bir ifadeyle, her dört öğrenciden biri açık ortaöğretim lisesine gitmiştir. Geçen yıl yapılan değişiklikle, TEOG yerleştirmelerinde herhangi bir örgün öğretim kurumuna yerleşemeyen öğrenciler zorunlu olarak açık öğretim lisesine yerleştirilmektedir. Ayrıca, iki yıl üst üste sınıf tekrarı yapan lise öğrencileri de açık ortaöğretime kaydırılmaktadır. Buna bağlı olarak, açık öğretim lisesi, öğrencileri için nitelikli bir alternatif olmaktan ziyade sistemde başarısız öğrencilerin yönlendirildiği depo kurum haline gelmiştir.”

 

Yükseköğretime geçişte fırsat eşitsizliği var

Yükseköğretim programına yerleşen öğrencilerin mezun oldukları lise türüne göre detaylı analizinin, üniversiteye geçişte lise türleri arasındaki başarı farkını açıkça ortaya koyduğunu belirten Yalçın, “2015 yılı yerleştirme sonuçlarına göre, lisans programlarına yerleşme oranı açısından, Sosyal Bilimler Lisesi, Özel Fen Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi ve Özel Lise (yabancı dil eğitim verenler), Fen Lisesi ve Anadolu Lisesi diğer tüm lise türlerine göre belirgin bir şekilde daha başarılı olmuştur. Lise türlerine göre lisans programlarına yerleşme oranlarındaki uçurum, yükseköğretime geçişteki fırsat eşitsizliğini gözler önüne sermektedir” değerlendirmesinde bulundu. 

Raporumuzu incelemek için tıklaynız

 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen